Gelecekte gazetecilik işine girmek istiyorum.
- I'd like to get into journalism in the future.
Kötü alışkanlıklara girmek kolaydır.
- Bad habits are easy to get into.
Arabayla istasyondan amcamın evine varmak yaklaşık sadece beş dakika aldı.
- It took only about five minutes to get to my uncle's house from the station by car.
İstasyona erken varmak için çaba harcadı.
- He made an effort to get to the station early.
Çalışmaya başlamak zorundayım.
- I have to get to work.
İşe başlamak istiyorum.
- I want to get to work.
Kendimi evimin dışında kilitledim, bu yüzden içeri girmek için pencereyi kıracağım.
- I've locked myself out of my house, so I'm going to break a window to get in.
İçeri girmek için ne kadar para ödemek zorundayız?
- How much do we have to pay to get in?
Tom başını belaya sokmak istemiyor.
- Tom doesn't want to get in trouble.
Tom başını belaya sokmak istemedi.
- Tom didn't want to get into trouble.
İçeri nasıl girdin? Anahtarın var mı?
- How did you get inside? Do you have a key?
İçeri nasıl girdin? Anahtarın var mı?
- How did you get in? Do you have a key?
Kent merkezine ulaşmak için hangi otobüs veya trene binebileceğimi bana söyleyebilir misin?
- Can you tell me which bus or train I can take to get to the town centre?
Adaya ulaşmak onlar için zordu.
- It was hard for them to get to the island.
İçeriye girmek için başka bir yol bulmak zorundayız.
- We've got to find another way to get in.
They hacked his password and finally got in.
You'd better get in gear. We've got work to do!.
Do the early results say our candidate will get in?.
All of our students who applied to university got in.
You gained full marks in the exam. Get in!.
He's refusing to testify. I think the Mob got to him.
This job's really getting to me. I don't know how much longer I'll last.