gerekçe

listen to the pronunciation of gerekçe
Türkisch - Englisch
justification

I need no justification for my actions. - Eylemlerim için hiçbir gerekçeye ihtiyacım yok.

reason

The reason which he gave is hard to understand. - Söylediği gerekçeyi anlamak zor.

I never argued with my stepmother, nor she gave me the reasons. - Üvey annemle hiç tartışmadım veya o bana gerekçeler vermedi.

excuse

I don't make excuses. I only provide reasons. - Bahane üretmiyorum, gerekçe buluyorum sadece.

My nephew was excused on the grounds of his youth. - Erkek yeğenim gençliği gerekçesiyle mazur görüldü.

(Hukuk) reason, ground
alibi
rationale
law statement of reasons, covering memorandum
reason, motive, justification; ground
law written argument in favor of a bill
reason, justification, ground, grounds
motive
(Kanun) ground

He resigned on the grounds of ill health. - O kötü sağlık gerekçesiyle istifa etti.

The clerk was dismissed on the grounds of her rude manners. - Memur kaba davranışları gerekçesiyle görevden alındı ​​.

preamble
occasion
warrant
gerekçe göstermek
(Hukuk) give reasons (to)
gerekçe göstermek
adduce
gerekçe göstermek
justify
gerekçeler
reasons
Kongre Gerekçe Kitabı
(Askeri) Congressional Justification Book
Türkisch - Türkisch
Bir yasanın önerilmesi ve hazırlanmasında, yasa tasarısının hazırlanış ve maddelerin düzenleniş sebepleri
Yasa hükümleri ile mahkeme ve idare kararlarının dayandırıldığı nedenler
Mahkeme kararlarında, kararın dayandığı yasal ve hukuki sebeplerin gösterilmesi
Gerektirici sebep, esbabımucibe: "Her hâlde kendince bir gerekçesi olmalı."- H. Taner
Gerektirici sebep, esbabımucibe
Bir önermenin kendiliğinden var kıldığı gereklik
esbabı mucibe
mucip sebep
lazıme
esbabımucibe
gerekçe
Favoriten