They answered their teacher's question with difficulty.
- Onlar öğretmenlerinin sorusuna güçlükle cevap verdi.
I finished my homework with difficulty.
- Ödevimi güçlükle bitirdim.
Some stars are hardly visible to the naked eye.
- Bazı yıldızlar çıplak gözle güçlükle görülebilmektedir.
Tom could hardly stand the pain.
- Tom acıya güçlükle katlanabiliyordu.
He just barely managed to pass the test.
- Testi güçlükle geçmeyi başardı.
I just barely managed to pass the test.
- Testi güçlükle geçebildim.
Tom scarcely recognized Mary.
- Tom güçlükle Mary'yi tanıdı.
I could scarcely stand on my feet.
- Ayaklarımın üzerinde güçlükle durabiliyordum.
We know it's a hassle.
- Bunun bir güçlük olduğunu biliyoruz.
Anyone who creates hassle should leave.
- Güçlük yaratan biri terk etmeli.
I have difficulty understanding abstract modern art, especially Mondrian.
- Soyut modern sanatı anlamada güçlük çekiyorum, özellikle Mondrian.
He had no difficulty in solving the problem.
- Sorunun çözümünde hiç güçlük çekmedi.
I had trouble deciding which brand of dog food to feed my dog.
- Köpeğimi hangi marka köpek yiyeceği ile besleyeceğime karar vermede güçlük çekiyorum.
I always have trouble pronouncing that word.
- O kelimeyi telaffuz etmede her zaman güçlük yaşıyorum.
Face adversity with courage.
- Güçlüklerle cesaretle yüzleş.