Many topics were discussed during the interview, but some of them were censured.
 - Görüşme boyunca birçok konu görüşüldü ama bazıları kınandı.
The police are interviewing witnesses.
 - Polis tanıklarla görüşüyor.
The witness was interviewed.
It was a dreadful interview; I have no hope of getting the job.
His parents' view was that he was wasting his earnings on a silly girl.
 - Ebeveynlerinin görüşü onun kazancını aptal bir kıza harcadığı idi!
Take a liberal view of young people.
 - Genç insanların özgürlükçü görüşünü al.
Don't take his remarks too literally.
 - Onun görüşlerini harfiyen almayın.
Please keep your cynical remarks to yourself.
 - Alaycı görüşlerini kendine saklamanı rica ediyorum.
His opinion is free from prejudice.
 - Onun görüşü önyargısızdır.
My opinion is similar to yours.
 - Benim görüşüm seninkine benzer.
He had a notion that she was very angry with him.
 - Onun ona çok kızgın olduğu hususunda bir görüşü vardı.
I fell in love with her on first sight.
 - Ben ilk görüşte ona âşık oldum.
Did you fall in love with her at first sight?
 - İlk görüşte ona âşık oldun mu?
Unfortunately, many Russian citizens have inadequate conception of what is happening in Kyiv.
 - Ne yazık ki, birçok Rus vatandaşı Kiev'de olanlar hakkında yetersiz görüş sahibidir.
It is hard to live up to your convictions.
 - Senin görüşlerine göre yaşamak zor.
Our opinion is an idea which we have; our conviction an idea which has us.
 - Bizim görüşümüz sahip olduğumuz bir fikirdir; inancımız bize sahip olan bir fikirdir.
There seems to be a difference in outlook between us.
 - Aramızdaki görüş açısında bir fark var gibi görünüyor.
I love our little jokes and I'm quite jealous of your thinking and views on things.
 - Ben küçük esprileri seviyorum ve senin şeyler üzerinde düşünceni ve görüşlerini oldukça kıskanıyorum.
I have poor eyesight.
 - Benim kötü görüşüm var.
My eyesight is beginning to fail.
 - Görüş yeteneğim bozulmaya başlıyor.
See you at band practice.
 - Bando uygulamasında görüşürüz.
I'll see you after practice.
 - Uygulamadan sonra görüşürüz.
Many people uphold the stance that 95% of DNA is junk.
 - Birçok kişi DNA'nın % 95'inin önemsiz olduğu görüşünü savunur.
An option is now under consideration.
 - Bir seçenek şimdi görüşülmekte.
Frankly speaking, I don't like your idea.
 - Açıkçası, senin görüşünü sevmiyorum.
This idea is controversial.
 - Bu görüş ihtilaflıdır.
Unfortunately, many Russian citizens have inadequate conception of what is happening in Kyiv.
 - Ne yazık ki, birçok Rus vatandaşı Kiev'de olanlar hakkında yetersiz görüş sahibidir.
I must confer with my colleagues on the matter.
 - Meseleyle ilgili meslektaşlarımla görüşmeliyim.
If you have some troubles, I recommend you confer with him.
 - Bazı sıkıntılarınız varsa onunla görüşmenizi öneririm.
I thought if I broke up with you, I'd never have to see you again.
 - Seninle ilişkiyi bitirseydim, seninle tekrar görüşmek zorunda kalmayacağımı sandım.
Tom told me that he thought he was losing his sight.
 - Tom görüşünü kaybettiğini düşündüğünü söyledi.
She is open to people who have a different point of view.
 - O, farklı görüşten insanlara açık.
I fully agree with your point of view.
 - Görüşüne tamamen katılıyorum.
Your argument is not based in fact.
 - Görüşün gerçeğe dayalı değil.
The essential points of my argument have been expressed in the preceding pages.
 - Benim görüşümün temel noktasını önceki sayfalarda ifade ettim.
Death is only a horizon. And a horizon is just the edge of our field of view.
 - Ölüm sadece bir ufuktur. Ve bir ufuk sadece görüş alanımızın sınırıdır.
Death is only a horizon, and a horizon is nothing save the limit of our sight.
 - Ölüm sadece bir ufuktur ve bir ufuk bizim görüş limitimiz hariç hiçbir şeydir.
The judge told the jury not to discuss the case.
 - Yargıç jüriye davayı görüşmemesini söyledi.
Sami wanted to discuss a case with Layla.
 - Sami, Leyla ile bir dava hakkında görüşmek istedi.
I have normal eyesight.
 - Ben normal görüşe sahibim.
I have poor eyesight.
 - Benim kötü görüşüm var.
He is a genius in his own opinion.
 - Kendi görüşüne göre o bir deha.
Visibility was severely restricted in the heavy fog.
 - Görüş yoğun siste ciddi olarak sınırlı idi.
Due to limited visibility navigation may be difficult.
 - Sınırlı görüş nedeniyle yolculuk zor olabilir.
The president stated his position on the issue.
 - Başkan konuyla ilgili kişisel görüşünü belirtti.
We'd all be interested in hearing your opinion.
 - Görüşünü duymaya hepimiz ilgi duyardık.
Only your narrow-minded ideas are interesting.
 - Sadece senin dar görüşlü fikirlerin ilginç.
I'm afraid my visual field has narrowed.
 - Maalesef görüş alanım daraldı.
I'll check your vision.
 - Görüşünü kontrol edeceğim.
I adjusted the telescope to my vision.
 - Görüşüme göre teleskobu ayarladım.
In addition, I have to interview a professor.
 - Ayrıca, bir profesörle görüşmeliyim.
Tom had a job interview this morning.
 - Tom'un bu sabah bir iş görüşmesi vardı.
From an objective viewpoint, his argument was far from rational.
 - Objektif olarak bakınca, onun görüşleri rasyonalizmden epey uzak.
Tom and Mary were discussing their problems with John.
 - Tom ve Mary sorunlarını John'la görüşüyordu.
The committee is discussing social welfare.
 - Kurul sosyal yardımı görüşüyor.