I am ashamed of my son's conduct.
- Oğlumun davranışından utanıyorum.
We were surprised at his conduct.
- Biz onun davranışına şaşırdık.
His behavior disappointed many of his friends.
- Onun davranışı arkadaşlarının çoğunu hayal kırıklığına uğrattı.
His appearance and behavior made me ashamed of him.
- Onun görünüşü ve davranışı beni ondan utandırdı.
Youths who are caught violating the new rules on behaviour will lose their right to free travel, and will have to complete unpaid community work to earn it back.
- Yeni davranış kurallarını ihlâl etmekten yakalanan gençler seyahat özgürlüğü haklarını kaybedecekler, ve bu hakkı geri almak için parasız toplum işini tamamlamak zorunda kalacaklar.
I apologize in advance for his behaviour.
- Onun davranışları için şimdiden özür dilerim.
The clerk was dismissed on the grounds of her rude manners.
- Memur kaba davranışları gerekçesiyle görevden alındı .
His manners are not those of a gentleman.
- Onun davranışları bir centilmen tavrı değildir.
Culture plays a dynamic role in shaping an individual's character, attitude, and outlook on life.
- Kültür bir bireyin karakterinin, davranışının ve hayata bakış açısının şekillenmesinde dinamik bir rol oynar.
I like Tom's attitude.
- Tom'un davranışını beğenirim.
She gave her reporters social deportment tips.
- O muhabirlerine sosyal davranış ipuçları verdi.
Her actions disturb me.
- Onun davranışları beni rahatsız ediyor.
We judge ourselves by our intentions and others by their actions.
- Kendimizi niyetimizle başkalarını ise davranışlarıyla yargılarız.
Behaviour is the highest form of preaching.
- Davranış vaazın en yüksek biçimidir.
Tom certainly didn't approve of the way Mary was behaving.
- Tom Mary'nin davranış biçimini kesinlikle onaylamadı.
His warm way with people had made him hugely popular.
- Onun insanlara sıcak davranışı onu oldukça popüler yapmıştı.
We judge ourselves by our intentions and others by their actions.
- Kendimizi niyetimizle başkalarını ise davranışlarıyla yargılarız.
It's hard for me to explain my actions.
- Davranışlarımı açıklamak benim için zor.
I'm not accustomed to such treatment.
- Böyle bir davranışa alışık değilim.
Bad thoughts lead to bad deeds.
- Kötü düşünceler kötü davranışlara yol açar.
There have been a lot of complaints about the way Tom behaves.
- Tom'un davranış şekli ile ilgili çok sayıda şikâyetler olmuştur.
Many people cannot understand the way hackers behave.
- Birçok kişi bilgisayar korsanlarının davranış tavrını anlayamıyor.
What do you think of the way Tom has been behaving lately?
- Tom'un son zamanlardaki davranış tarzı hakkında ne düşünüyorsun?
He grumbled about the way they treated him.
- Onların ona davranış tarzı hakkında söylendi.
He behaves well in school but at home he causes problems.
- O okulda iyi davranıyor ama evde sorunlara neden oluyor.
You should try to behave better.
- Daha iyi davranmaya çalışmalısın.