düşerek

listen to the pronunciation of düşerek
Türkisch - Englisch
down

Tom broke his neck falling down a flight of stairs. - Tom merdivenlerden düşerek boynunu kırdı.

falling

He hurt his hand falling. - O düşerek elini incitti.

I broke a rib falling. - Ben düşerek bir kaburgamı kırdım.

düş
dream

You can use a dreamcatcher to catch your nightmares. - Kabuslarınızı yakalamak için bir düş kapanı kullanabilirsiniz.

I never dreamed I would meet you here. - Seninle burada karşılaşacağımı asla düşünmedim.

düş
{f} fall

All the expenses will fall on the sponsor. - Tüm masraflar sponsora düşecektir.

She would have fallen into the pond if he had not caught her by the arm. - Eğer onu kolundan yakalamasaydı, göletin içine düşmüş olacaktı.

düş
daydream

Daydreaming is the moonlight of thought. - Hayal kurmak düşüncenin mehtabıdır.

düş
vision
düş
illusion

Here's an optical illusion: you think you are looking at a cube, but in fact you are looking at the screen. - Burada bir görsel yanılsama var. Küpe baktığını düşünüyorsun ama gerçekte ekrana bakıyorsun.

Here's an optical illusion: you think you are looking at a cube, while in fact you are looking at your monitor. - İşte bir optik illüzyon: aslında monitörünüze bakarken, bir küpe baktığınızı düşünürsünüz.

düş
plump down
düş
fantasy

Living in poverty is some women's fantasy. They think it's somewhat romantic. - Yoksulluk içinde yaşamak, bazı kadınların fantezisidir. Onlar bunun biraz romantik olduğunu düşünüyorlar.

düş
{f} slumped

The man slumped to the floor. - Adam aniden yere düştü.

düş
fiction

He's very fond of science fiction. - O, bilim kurguya çok düşkündür.

düş
{f} decay
düş
{f} drop

It would break if you dropped it. - Eğer düşürürsen kırarsın.

The temperature has suddenly dropped. - Sıcaklık aniden düştü.

düş
{f} falling

I had to grab her to keep her from falling. - Onun düşmesini engellemek için onu tutmak zorunda kaldım.

She came close to falling off the platform. - Neredeyse platformdan düşüyordu.

düş
{f} fallen

She would have fallen into the pond if he had not caught her by the arm. - Eğer onu kolundan yakalamasaydı, göletin içine düşmüş olacaktı.

My holiday plan has fallen through. - Benim tatil planı suya düştü.

düş
romance

I thought you didn't like romance movies. - Macera filmlerini sevmediğini düşündüm.

I think that maybe I should stop reading romance novels. - Belki aşk romanları okumayı durdurmam gerektiğini düşünüyorum.

düş
imagination

Productive thinking and creativity are unthinkable without imagination. - Üretken düşünce ve yaratıcılık; hayal gücü olmadan düşünülemez.

düş
plunk
düş
fell

She fell down the ladder. - O, merdivenden düştü.

He fell down the stairs. - O, merdivenden düştü.

düş
plummet

Tom's grades soon plummeted. - Tom'un notları yakın zaman içinde düştü.

Home prices are plummeting. - Ev fiyatları hızla düşüyor.

düş
pie in the sky
düş
decayed
düş
dream, daydream, fantasy
düş
reverie
düş
delusion

When I was a kid, I thought that if I died the world would just disappear. What a childish delusion! I just couldn't accept that the world could continue to exist without me. - Çocukken ,ölürsem dünyanın hemen ortadan kaybolacağını düşündüm.Ne çocukça bir aldanma!Ben sadece dünyanın bensiz devam edip var olacağını kabullenemiyordum.

Tom suffered from the delusion that strangers could hear his thoughts. Of course that's nonsense. - Tom, yabancıların onun düşüncelerini duyabileceği sanrısından muzdaripti. Bu tabii ki saçmalık.

düş
hope, aspiration, dream
düş
pink elephant
topluma ters düşerek ayrı duran kimse
dropout
Türkisch - Türkisch

Definition von düşerek im Türkisch Türkisch wörterbuch

DÜŞ
(Osmanlı Dönemi) f. Bak: Dû
Düş
rüya
düş
Gerçek olmayan şey, imge, hayal
düş
Uyurken zihinde beliren olayların, düşüncelerin bütünü, rüya
düş
Uyurken zihinde beliren olayların, düşüncelerin bütünü, rüya: "Dadaloğlu'm, sevdası var başımda / Gündüz hayalimde, gece düşümde."- Dadaloğlu
düş
Gerçekleşmesi istenen şey, umut
düşerek
Favoriten