Dan ve Linda arasında bir anlaşmazlık vardı.
- There had never been a conflict between Dan and Linda.
Anlaşmazlık tırmanıyor.
- The conflict escalates.
Bu çatışmayı çözmek imkansız.
- It is impossible to resolve the conflict.
Liderler arasındaki çatışmalar sağlıksız bölgecilikle sonuçlandı.
- The conflicts among leaders resulted in unhealthy sectionalism.
Tom çelişkiye düşmüş hissediyor.
- Tom is feeling conflicted.
Benim çocukluğum hakkında çelişkili duygularım var.
- I have conflicting feelings about my childhood.
O her zaman biriyle uyuşmazlık içinde gibi görünüyor.
- He seems to be always in conflict with someone.
Kış Savaşı, Finlandiya ile Sovyetler Birliği arasındaki askeri bir çatışmaydı.
- The Winter War was a military conflict between Finland and the Soviet Union.
İslam ve batı arasındaki ilişki yüzyıllar süren birliktelik ve ortak çalışma fakat aynı zamanda çatışma ve din savaşları içermektedir.
- The relationship between Islam and the West includes centuries of co-existence and cooperation, but also conflict and religious wars.
Benim çocukluğum hakkında çelişkili duygularım var.
- I have conflicting feelings about my childhood.
Onun davranışı söylediği ile çelişiyor.
- His behavior conflicts with what he says.
Bu çatışmayı çözmek imkansız.
- It is impossible to resolve the conflict.
Liderler arasındaki çatışmalar sağlıksız bölgecilikle sonuçlandı.
- The conflicts among leaders resulted in unhealthy sectionalism.
Your conference call conflicts with my older one: please reschedule.
I wanted to attend the meeting but there's a conflict in my schedule that day.