She boasted of having won the first prize.
- O, birincilik ödülünü kazanmakla övündü.
It turned out there was nobody who would be the first to talk about it. What do we do now?
- Onun hakkında konuşmak için birinci olmak isteyen kimse olmadığı ortaya çıktı.Şimdi ne yaparız?
I knew she would be the winner.
- Onun birinci olacağını biliyordum.
Last year's Miss Universe winner is very tall.
- Geçen yılın Miss Universe birincisi çok uzun.
Tom moved up to first place.
- Tom birinci sıraya yükseldi.
Health is above wealth, for the former is more important than the latter.
- Sağlık zenginliğin üstündedir, zira birincisi ikincisinden daha önemlidir.
The French and the English like drinking, but the latter prefer beer whereas the former go in for red wine.
- Fransızlar ve İngilizler içki içmeyi severler ama birincisi kırmızı şarap için içeriye girerken ikincisi birayı tercih eder.
It was a victory for the whole country when he finished first in the race.
- O, yarışı birinci bitirdiğinde, tüm ülke için bir zaferdi.
Who's your primary physician?
- Birincil doktorun kim?
Telescopes have a primary and a secondary mirror.
- Teleskopların birincil ve ikincil aynası vardır.
Tom was charged with first degree assault and sentenced to 15 years in prison.
- Tom birinci derecen saldırı ile suçlandı ve 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Fadil was convicted of first degree murder.
- Fadıl birinci derece cinayetten suçlu bulundu.
I'd like seats on the first floor.
- Birinci kattaki koltukları isterim.
She had the box carried to the first floor.
- Kutuyu birinci kata taşıttı.
I've never flown first class.
- Ben hiç birinci mevkide uçmadım.
Discover all the services and advantages of first class.
- Birinci sınıfın tüm hizmetlerini ve avantajlarını keşfedin.
The first class begins at 8:30.
- Birinci sınıf 8. 30'da başlar.
I'm in the eleventh grade.
- On birinci sınıftayım.