I play bass guitar in a guitar ensemble.
 - Bir gitar topluluğunda bass gitar çalarım.
I play bass in a jazz band.
 - Bir caz orkestrasında bas gitar çalıyorum.
Are you still playing the bassoon?
 - Hâlâ bason çalıyor musun?
Tom wants to buy a bass guitar, but he doesn't have enough money.
 - Tom bir bas gitar almak istiyor ama yeterli parası yok.
Tom doesn't know how to play the bass guitar.
 - Tom nasıl bas gitar çalacağını bilmiyor.
Several politicians exerted strong pressure on the committee.
 - Birçok siyasetçi komite üzerine güçlü bir baskı uygulamıştır.
He pressed me to stay a little longer.
 - O biraz daha uzun kalmam için bana baskı yaptı.
Tom finds it difficult to read small print.
 - Tom küçük baskıyı okumayı zor buluyor.
This book will be printed next year.
 - Bu kitap, gelecek yıl basılacak.
We finally published the book.
 - Sonunda kitabı bastık.
The first edition was published ten years ago.
 - İlk baskı on yıl önce yayınlandı.
The crowd pressed toward the gate.
 - Kalabalık kapıya doğru bastırdı.
He pressed me to stay a little longer.
 - O biraz daha uzun kalmam için bana baskı yaptı.
Right now, we have a problem that's a little more pressing.
 - Şu anda, biraz daha fazla baskı yapan bir problemimiz var.
They'll keep pressing the foreman.
 - Onlar ustabaşına baskı yapmaya devam edecekler.
The first printing machine was invented by Gutenberg.
 - İlk baskı makinesi Gutenberg tarafından icat edilmiştir.
Mistakes in the printing should be pointed out at once.
 - Baskıdaki hatalara derhal dikkat çekilmelidir.
He walked on tiptoe so that nobody would hear him.
 - O, kimse onu duymasın diye parmak uçlarına basarak yürüdü.