Does detachment from the world really prevent suffering?
- Dünyadan ayrılma acı çekmeyi gerçekten engelliyor mu?
What time does the first train leave?
- İlk tren ne zaman ayrılacak?
What time does the next train leave?
- Sonraki tren ne zaman ayrılacak?
After school, their lives diverged.
- Okuldan sonra onların yaşamları ayrıldı.
They walked along the road together until they reached the village, but then their paths diverged.
- köye ulaşıncaya dek beraber yuruduler fakat sonra yolları ayrıldı
Just as we were leaving the exam room the doctor waved his hand saying, 'bye-bye'.
- Muayene odasından tam ayrılırken doktor hoşça kal diyerek elini salladı.
When are you leaving?
- Ne zaman ayrılıyorsunuz?
The next train for the airport will depart from platform two.
- Havaalanı için bir sonraki tren 2. platformdan ayrılacak.
Rooms should be left vacant by eleven a.m. on the day of departure.
- Odalar, ayrılış gününde saat on bire kadar boş bırakılmalıydı.
May I know the date of you departure?
- Ayrılış tarihinizi öğrenebilir miyim?
I heard that Carol and Will have split up.
- Carol ve Will'in ayrıldığını duydum.
Tom split up with Mary.
- Tom Mary ile ayrıldı.
Tom and Mary are splitting up.
- Tom ve Mary ayrılıyorlar.
Did you hear about Tom and Mary splitting up?
- Tom ve Mary'nin ayrılmaları hakkında bir şey duydun mu?
Mary never leaves her house without first putting on makeup.
- Mary önce makyaj yapmadan asla evden ayrılmaz.
Go and say goodbye to him before he leaves.
- Git ve o ayrılmadan önce ona elveda de.
What time do you get off?
- Ne zaman ayrılıyorsun?
The captain told us to get off the ship.
- Kaptan gemiden ayrılmamızı söyledi.
Tom departed last Monday.
- Tom geçen pazartesi günü ayrıldı.
She departed very soon.
- O çok yakında ayrıldı.
Allocate a room for research purposes.
- Araştırma amaçları için bir oda ayırın.
We must be able to differentiate between objects and situations.
- Nesneler ve durumlar arasında ayırım yapabilmeliyiz.
Our teacher separated us into two groups.
- Öğretmen bizi iki gruba ayırdı.
You can't separate language from culture.
- Dili kültürden ayıramazsınız.
I'm not disconnecting their printers.
- Onların yazıcılarını ayırmıyorum.
I will love you for better for worse till death us do part.
- Ölüm bizi ayırana kadar iyi ve kötü günde seni seveceğim.
These devices are distinguished by particularly high-quality workmanship.
- Bu cihazlar özellikle yüksek kaliteli işçilikle ayırt edilir.
I didn't detach them.
- Ben onları ayırmadım.
We ought to have phoned ahead and reserved a table.
- Telefon edip bir masa ayırtmalıydık.
The seats were reserved for the party.
- Parti için sandalyeler ayırtıldı.
Would you mind sparing me thirty minutes of the day?
- Bana günün otuz dakikasını ayırır mısın?
I removed her number after severing our friendship.
- Dostluğumuzu kestikten sonra onun numarasını ayırdım.
I'm not disconnecting their printers.
- Onların yazıcılarını ayırmıyorum.
Dan disconnected Linda from her respirator.
- Dan, Linda'yı solunum cihazından ayırdı.
I'd like to reserve a seat on this train.
- Bu trende yer ayırtmak istiyorum.
I'd like to reserve a table for four at six.
- Saat altıda dört kişilik bir masa ayırtmak istiyorum.
Subtle differences in tone discriminate the original from the copy.
- Tondaki ince farklar orijinali fotokopiden ayırt eder.
Is there any room to spare in your car?
- Arabanızda ayıracak yer var mı?
Do you have much time to spare?
- Ayıracak çok zamanın var mı?
Why is politics separating us, when we ourselves know who is good and who isn't?
- Kimin iyi olduğunu ve kimin olmadığını biz kendimiz bildiğimizde politika neden bizi ayırıyor?
English is one language separating two nations.
- İngilizce iki ulusu ayıran bir dildir.
The mother separated the fighting children.
- Anne dövüşen çocukları ayırdı.
Tom is sad, as in German sentences he is often separated from Mary by a comma.
- Tom. Almanca cümlelerde Mary'yi sık sık bir virgülle ayırdığı için üzgün.
Dan disconnected Linda from her respirator.
- Dan, Linda'yı solunum cihazından ayırdı.
Let's decide what needs to be decided, then let's split into two teams, OK?
- Neye karar verilmesi gerektiğine karar verelim, sonra iki takıma ayıralım.
They earmarked enough money for research work.
- Araştırma çalışması için yeterli para ayırdılar.
We dissected a frog to examine its internal organs.
- Bir kurbağayı, iç organlarını incelemek için kesip parçalara ayırdık.
The original and the copy are easily distinguished.
- Orijinal ve kopya kolayca ayırt edilirler.
These machines are distinguished by particularly high-quality workmanship.
- Bu makineler, özellikle yüksek kaliteli işçilik ile ayırt edilir.