artıkları

listen to the pronunciation of artıkları
Türkisch - Englisch
lefts
plural of , left
third-person singular of left
artık
no longer

I no longer love you. - Artık seni sevmiyorum.

He could no longer contain his anger. - O artık öfkesini tutamadı.

artık
residual

One must wait for the residuals to converge before being able to use the simulation's results. - Simülasyon sonuçlarını kullanmadan önce artıkların biraraya gelmesini beklemek gerekir.

artıkları kullanmak
scrape the barrel
artık
anymore

I don't love you anymore. - Artık seni sevmiyorum.

I don't like him anymore. - Artık onu sevmiyorum.

artık
remnant
artık
longer

I no longer love you. - Artık seni sevmiyorum.

France's currency was the franc, and its symbol was ₣. While it is no longer used in France, francs are still in use in some former French colonies such as Guinea. - Fransa'nın para birimi franktı ve sembolü ₣ idi. Frank Fransa'da artık kullanılmıyor ama Gine gibi bazı eski Fransız kolonilerinde hâlâ kullanılmaktadır.

artık
no more

There will be no more problems. - Artık sorun olmayacak.

He could get no more money. - O, artık para alamadı.

artık
(Çevre) debris
artık
any longer

When Tom couldn't bear the pain any longer, he went to the hospital. - Tom artık ağrıya tahammül edemediği zaman, hastaneye gitti.

He couldn't hold his temper any longer. - O artık öfkesini tutamadı.

artık
{i} leftover

Tom didn't know what to do with the leftover food. - Tom artık yemeği ne yapacağını bilmiyordu.

Dan ate the leftovers. - Dan yemek artıklarını yedi.

artık
{i} dreg
artık
at that

There were many things that I thought were important at that time that I no longer believe are important. - Artık önemli olduğuna inanmadığım, o zamanlar önemli olduğunu düşündüğüm çok şey vardı.

Let's leave it at that for now. - Artık şimdilik onu bırakalım.

yemek artıkları
leftovers

Who ate the rest of the leftovers? - Yemek artıklarının kalanını kim yedi?

I ate last night's leftovers for lunch. - Dün gecenin yemek artıklarını öğle yemeği için yedim.

artık
remaining
artık
as late as
artık
left over
artık
(Madencilik) gob
artık
any more

Mary decided never to see him any more. - Mary artık onu asla görmemeye karar verdi.

I can't stand this pain any more. - Ben bu acıya artık dayanamıyorum.

artık
(İnşaat) remanent
artık
hog-wash
artık
orphan
artık
(Jeoloji) tailing
artık
wastes
artık
redundant
artık
resudial
artık
remains
artık
(Ticaret) balance
artık
fag-end
artık
(Muzik) augment
artık
residuum
artık
leftovers

I fed the leftovers to my dog. - Yemek artıklarıyla köpeğimi besledim.

Dan ate the leftovers. - Dan yemek artıklarını yedi.

artık
{s} left

I fed the leftovers to my dog. - Yemek artıklarıyla köpeğimi besledim.

Dan ate the leftovers. - Dan yemek artıklarını yedi.

artık
ever after
pestisit artıkları
(Gıda) pesticide residues
artık
remainder
artık
{i} leaving
artık
offal
artık
waste

I can't afford to waste any more time. - Artık daha fazla zaman harcamayı göze alamam.

Let's not waste any more of each other's time. - Artık birbirimizin zamanını boşa harcamayalım.

artık
scrap

Tom feeds table scraps to his dog. - Tom masa artıklarıyla köpeğini besler.

Do you think it's a good idea to feed your dog table scraps? - Köpeğini masa artıkları ile beslemenin iyi bir fikir olduğunu düşünüyor musun?

artık
oddment
artık
refuse

I refuse to obey you any longer. - Artık sana itaat etmeyi reddediyorum.

I refuse to herd geese any longer with that girl. - Ben artık o kızla kazları gütmeyi reddediyorum.

artık
surplusage
artık
excess
artık
above

Deep water fish never see the light and live all their lives from the scraps that come from above. - Derin su balıkları asla ışığı görmezler ve bütün hayatlarını yukarıdan gelen artıklarla yaşarlar.

artık
rump
artık
from now on

I have to be careful from now on. - Artık dikkatli olmak zorundayım.

I don't know what to do from now on. - Artık ne yapacağımı bilmiyorum.

artık
(Hukuk) residue
artık
waste, waste material, refuse; leftovers, remains; residue; remnant; waste; left over, remaining; residual
artık
superfluous, redundant, extra
artık
last part of something after the best part of it has been used
artık
residue; shoddy
artık
discard
artık
dregs
artık
depot
artık
tag end
artık
dross
artık
remnant, residue
artık
fag end
artık
left, left over
artık
leftover of cloth (British)
artık
scraps

Tom feeds table scraps to his dog. - Tom masa artıklarıyla köpeğini besler.

Give the scraps to the dog. - Artıkları köpeğe verin.

artık
spoils
artık
spilth
artık
megass
artık
{i} rest

I don't know how the rest of it goes anymore. - Artık bunun gerisinin nasıl gittiğini bilmiyorum.

We no longer go to eat at the Indian restaurant. - Biz artık Hint restoranında yemek yemeye gitmiyoruz.

artık
hog wash
artık
screenings
artık
spoil
artık
trash
artık
{i} effluent
artık
{i} shoddy
artık
over

I think it's over now. - Sanırım o artık bitti.

It's all over for us. - Bizim için artık yolun sonu.

mezbaha artıkları
tankage
mutfak artıkları
pigwash
mutfak artıkları
pigswill
mutfak artıkları
swill
veteriner ilaç artıkları
(Veteriner) veterinary drug residues
yemek artıkları
remains
yemek artıkları
kitchenmidden
Türkisch - Türkisch

Definition von artıkları im Türkisch Türkisch wörterbuch

artık
Bundan böyle, sonra, daha, yeter
Artık
çıktı
artık
Bir şey harcandıktan sonra artan bölümü
artık
Kalan veya artan bölüm
artık
Bundan böyle, sonra, daha, yeter: "Artık onlar en lüks gazino ve barlara gidiyorlar, gecelerini oralarda geçiriyorlardı."- T. Buğra
artık
İçildikten, yenildikten veya kullanıldıktan sonra geriye kalan
artık
Daha çok, daha fazla
artıkları
Favoriten