O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
- That won't change anything.
Odada hiç kimse yoktu.
- There wasn't anyone in the room.
Bir resim açın ve bir resim düzeni seçin. Bir resim açmak için Aça tıklatın. Programdan çıkmak için Çıkışı tıklatın. Resim Düzeni özelliği herhangi bir düzende göstermenize olanak tanır.
- Open an image and select an image layout. Click Open for opening an image. Click Quit for quitting the program. Image Layout feature allows you to view in any layout.
Orada herhangi bir şey görebiliyor musun?
- Can you see anything at all there?
Annem yeteri kadar masum bir halde Biraz daha bira ister misin? diye sordu.
- Mom was innocent enough to ask him: Would you like any more beer?
Ondan daha küçük herhangi bir şeyin yok mu?
- Don't you have anything smaller than that?
Öylesine bir şeyi bir kez çok sık yaparsın ve cezalandırılırsın.
- You do such a thing once too often and get punished.
Bilirsin çok şanslısın! Böyle bir şey bir ömür boyu sadece bir kez olur.
- You're very lucky you know! A such thing happen only once in a lifetime.
Bu gibi olaylar oldukça yaygındır.
- Such incidents are quite common.
Bu gibi durumlarda ne yapacağımı bilmiyorum.
- I do not know what to do in such cases.
Herhangi birinin öyle bir şey söylediğini asla duymadım.
- Never have I heard anyone say a thing like that.
Onlardan herhangi birini seçebilirsin.
- You may choose any of them.
Herhangi biri onu yapabilir.
- Anyone could do that.
Onlardan herhangi birini seçebilirsin.
- You may choose any of them.
Biraz tatlı ister misiniz?
- Would you like any dessert?
Ben ona biraz para vermeye çalıştım, ama o hiç almadı.
- I tried to give her some money, but she wouldn't take any.
Herhangi bir prezervatifin var mı?
- Do you have any condoms?
Orada herhangi bir şey görebiliyor musun?
- Can you see anything in there?
Her neyse, ben elimden geleni yaptım.
- Anyway, I did my best.
Her neyse, daha fazla zamanını almayacağım.
- Anyway, I won't take up any more of your time.
Tom böylesine çekingen bir adam. O oldukça kendine güvensiz gibi görünüyor.
- Tom is such a diffident man. He seems to have quite low self-esteem.
Bu gibi olaylar oldukça yaygındır.
- Such incidents are quite common.
Aklında ne olduğuna dair hiçbir fikrim yok, böylesine olumlu teklifi reddetti.
- I have no idea what he has in mind, rejecting such a favorable proposal.
Böylesine kitapları okumanın faydası nedir.
- What is the good of reading such books?
Pek çok meyve ihraç ederler, mesela portakal, greyfurt ve limon.
- They export a lot of fruit, such as oranges, grapefruits and lemons.
Kendim hakkında yazmıyorum. Her bir benzerlik tamamiyle tesadüftür.
- I am not writing about myself. Any similarity is purely coincidental.
Tom'un şu anda birisiyle konuşmak için vakti yok.
- Tom doesn't have time right now to talk to anyone.
Tom birisi ya da bir şey tarafından gözdağı verilen insan türü değildir.
- Tom isn't the kind of person who is intimidated by anyone or anything.
Ne kadar da güzel bir adın var.
- You have such a beautiful name.
Ne kadar da aptalsın!
- You're such an idiot!
Tom ve Mary mükemmel bir çiftti. Ne kadar utanç verici.
- Tom and Mary were a perfect couple. It's such a shame.
Böylesine bir mükemmelliğe ulaşmak için ne kadar süre eğitim gördün?
- How long did you train in order to achieve such perfection?
Herkes bir aydır, ve hiç kimseye göstermediği karanlık bir yüzü vardır.
- Everyone is a moon, and has a dark side which he never shows to anybody.
Artık hiç kimse bu dili konuşmuyor.
- No one speaks this language anymore.
Tom'un yerine koymak için herhangi birisini bulamıyoruz.
- We haven't been able to find anyone to replace Tom.
Herhangi birisi olan herkes oradaydı.
- Everybody who was anybody was there.
Öylesine sıcak bir gündü ki yüzmeye gittik.
- It was such a hot day that we went swimming.
Anladığım kadarıyla, öylesine bir plan imkansızdır.
- As far as my experience goes, such a plan is impossible.
Yoğun trafiğin gürültüsü o kadar çoktu ki polis kendini duyuramadı.
- The noisy of heavy traffic was such that the policeman could not make himself heard.
Soğuk o kadar çoktu ki kuşlar aniden düştü.
- The frost was such that the birds fell on the fly.
Her ne kadar bu ayakkabıları artık giymesem de, onları atmaya kıyamıyorum.
- Even though I don't wear those shoes anymore, I can't bring myself to get rid of them.
Onun ailesi ile ilgili hiçbir şey bilmiyorum.
- I don't know anything about her family.
O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
- That won't change anything.
Birkaç günlüğüne hiçbir şey yememek veya içmemek ölümle sonuçlanabilir.
- Not eating or drinking anything for a couple of days may result in death.
İlginç kitapların varsa, bana birkaç tane ödünç ver.
- If you have any interesting books, lend me some.
Bazı tercümanlar Alisa yaygın bir Rus ismi olmasına rağmen Alice'in adını Sonya ya da Anya'yla değiştirdi
- Some translators changed Alice's name to Sonya or Anya, even though Alisa is a widespread Russian name.
Bazı bilim adamlarına göre, büyük deprem şimdi her an olabilir.
- According to some scholars, a major earthquake could occur at any moment now.
Herhangi bir prezervatifin var mı?
- Do you have any condoms?
Orada herhangi bir şey görebiliyor musun?
- Can you see anything at all there?
the above address or at such other address as may notify.
It won't do you any good.
I wasn't any too easy in my mind.
We did not see any children at all.
- We didn't see any children at all.
That makes no sense at all.
- That doesn't make any sense.
... gotten any bigger. The continents haven’t expanded 1,000 fold or at all. The oceans ...
... He takes it any which way. ...