O, ona öfkeyle baktı.
- She looked at him angrily.
O, öfkeyle kapıyı çarptı.
- He angrily slammed the door.
O, Şu anda bakıyorsun. Sen röntgenliyorsun Tom dedi kızgınlıkla.
- Just now, you were looking. You Peeping Tom,she said angrily.
Kızgınlıkla Hey, suyumu kirlettiniz! diye bağırdı.
- He shouted angrily, Hey! You contaminated my water!
Sami o gece Leyla'nın dairesinde olduğunu kızgın bir şekilde yalanladı.
- Sami angrily denied he was in Layla's apartment that night.
Mary kızgın bir şekilde ayağını yere vurdu.
- Mary stomped her foot angrily.
Öfkeli isen tartışma ve tok isen yemek yeme.
- Don't argue when you are angry and don't eat when you are full.
Öfkeli kalabalık, arabaları devirdi ve mağazaların önündeki camları kırdı.
- The angry mob overturned cars and smashed storefront windows.
O, doğal olarak çok kızmıştı.
- He was naturally very angry.
Tom geç kaldığı için kendine kızmıştı.
- Tom was angry with himself for being late.
Öğretmen kızgın, bu nedenle lütfen sınıfta gürültü yapmayın!
- The teacher is angry, so please do not make noise in the classroom!
Kızgınsan ona kadar; çok kızgınsan yüze kadar say.
- When angry, count ten; when very angry, a hundred.
Nadiren kızgın ya da sinirli olur.
- He seldom gets angry or irritated.
Oldukça sinirli görünüyorsun.
- You look pretty angry.
Oldukça hiddetli görünüyorsun.
- You look pretty angry.
Tom odayı öfkeyle terk etti.
- Tom left the room angry.
The broken glass left two angry cuts across my arm.
An angry mob started looting the warehouse.
Angry clouds raced across the sky.
It was his silence that made her angry.
- It was his silence which made her angry.
He gets mad very easily.
- He easily gets angry.