Ben ona biraz nasihat vermeye çalıştım fakat o bana şiddetle kötü davrandı.
- I tried to give him some advice, but he just abused me violently.
Tom şiddetle yumruğunu masaya vurdu.
- Tom pounded the table violently with his fists.
Komedyenler şakalarını şiddetli ölüm ya da ciddi kazalar gibi trajik durumlara dayandırırlar.
- Comedians base their jokes on tragic situations like violent death or serious accidents.
İki lider arasında şiddetli bir fikir çatışması vardı.
- There was a violent clash of opinions between the two leaders.
Ben sert bir insan değilim.
- I'm not a violent person.
Tom sert ve tehlikelidir.
- Tom is violent and dangerous.
The artist expressed his emotional theme through violent colors.
... causing pressure and heat to violently rise. ...