You have to devote yourself to the task.
- Kendinizi göreve adamak zorundasınız.
He intends to devote his life to curing the sick in India.
- O, hayatını Hindistan'daki hastaları tedavi etmeye adamak istiyor.
I want to dedicate this song to him.
- Bu şarkıyı ona adamak istiyorum.
I want to dedicate all my time to this project.
- Bütün zamanımı bu projeye adamak istiyorum.
Japan is an island country.
- Japonya bir ada ülkesidir.
Seen from the sky, the island was very beautiful.
- Gökyüzünden bakıldığında ada çok güzeldi.
Hard work and dedication will bring you success.
- Sıkı çalışma ve kendini adama sana başarıyı getirecektir.
He dedicated himself to research.
- O kendini araştırmaya adadı.
He dedicates himself to research.
- O kendini araştırmaya adadı.
The Island of Taiwan's surface area is thirty-six thousand square kilometers.
- Tayvan adasının yüz ölçümü 36.000 kilometre kare.
The islet resembled a tortoise from afar.
- Adacık uzaktan bir kaplumbağaya benziyordu.
The islet protrudes above the water.
- Adacık su üstünde çıkıntı yapıyor.
He dedicated his life to helping the poor.
- O, hayatını fakir insanlara yardım etmeye adadı.
The mandatory character of schooling is rarely analyzed in the multitude of works dedicated to the study of the various ways to develop within children the desire to learn.
- Eğitimin zorunlu karakteri çocukların içinde öğrenme arzusu geliştirmek için çeşitli şekillerde çalışmaya adanmış işlerin çokluğunda nadiren analiz edilir.
Tom and Mary are devoted to each other.
- Tom ve Mary kendilerini birbirlerine adadılar.
Several young engineers were employed and were devoted to developing a new computer.
- Birçok genç mühendis istihdam edildi ve onlar kendilerini yeni bir bilgisayar geliştirmek için adadılar.
He devoted himself to the study of chemistry.
- O kendini kimya çalışmasına adadı.
He intends to devote his life to curing the sick in India.
- O, hayatını Hindistan'daki hastaları tedavi etmeye adamak istiyor.
The islet resembled a tortoise from afar.
- Adacık uzaktan bir kaplumbağaya benziyordu.
The islet stands out above the water.
- Adacık su üstüne çıkıyor.