Immediate measures are needed.
- Acil önlemler gereklidir.
McKinley demanded an immediate ceasefire in Cuba.
- McKinley Küba'da acil bir ateşkes istedi.
Tom received an urgent message to call his wife.
- Tom karısını araması için acil bir mesaj aldı.
Tom said it was urgent.
- Tom bunun acil olduğunu söyledi.
This is an emergency.
- Bu acil bir durumdur.
In case of emergency, call 119.
- Acil durumda, 119'u arayın.
We have something pressing to discuss.
- Tartışacak acil bir şeyimiz var.
We have some pressing problems to solve.
- Çözecek bazı acil sorunlarımız var.
Our company is going to be left behind too if we don't create an environment in which we can get instant Internet access.
- Acil internet girişi olan bir çevre yaratmazsak, bizim şirketimizde geride kalacak.