McKinley demanded an immediate ceasefire in Cuba.
- McKinley Küba'da acil bir ateşkes istedi.
Only an immediate operation can save the patient's life.
- Sadece bir acil operasyon hastanın hayatını kurtarabilir.
An urgent telegram brought her hurrying back to Tokyo.
- Acil bir telgraf onu Tokyo'ya aceleyle geri getirdi.
Tom said it was urgent.
- Tom bunun acil olduğunu söyledi.
In case of emergency, call 119.
- Acil durumda, 119'u arayın.
What number should I call in case of an emergency?
- Acil durumda hangi numarayı aramalıyım?
Do you have something else more pressing to do?
- Yapmak için daha acil başka bir şeyin var mı?
Time is pressing, and quick action is needed.
- Zaman baskı yapıyor ve acil eylem gerekli.
Our company is going to be left behind too if we don't create an environment in which we can get instant Internet access.
- Acil internet girişi olan bir çevre yaratmazsak, bizim şirketimizde geride kalacak.