Bir fincan koyu kahve olmadan uyanmak zordur.
- It is hard to wake up without a strong cup of coffee.
Yarın sabah erken uyanmak zorundasın.
- You have to wake up early tomorrow morning.
Tom Mary'yi uyandırmak için nazikçe sarstı.
- Tom gently shook Mary awake.
Uçuş görevlisi Tom'u uyandırmak için salladı ve ona uçağın indiğini söyledi.
- The flight attendant shook Tom awake and told him that the plane had landed.
Onun bir tepenin üzerinde yer alan evinin güzel bir manzarası var.
- Situated on a hill, his house commands a fine view.
Oda, güzel bir göl manzarasına hakim.
- The room commands a fine view of the lake.
Sanırım yalnızca ben farkındayım.
- I think I am the only one awake.
O bütün gece uyanık yattı.
- She lay awake all night.
Tom bütün gece uyanık kaldı.
- Tom stayed awake all night.
Dünyanın Ay'dan görünümü, 20. yüzyılın simgesel görüntülerinden biridir.
- The view of the Earth from the Moon is one of the iconic images of the 20th century.
Image Viewer bir resim görüntüleme yazılımıdır. Bu yazılım çok küçük bir programdır. Bu yazılımda sadece basit fonksiyonlar var. Bu, Tatoeba Project kullanıcıları tarafından çevrilebilir.
- Image Viewer is an image viewing software. This software is a very small program. This software has basic functions only. This is translatable by Tatoeba Project users.
Bu geçerli bir bakış açısıdır.
- This is a valid point of view.
Bakış açınızı anlayabiliyorum.
- I can understand your point of view.
Komşularımı uyandırmak istemiyorum.
- I don't want to wake my neighbors.
Seni uyandırmak istemedim.
- I didn't mean to wake you.
Bir avukat olma düşüncesiyle gece gündüz çalıştı.
- He studied day and night with a view to becoming a lawyer.
Ben küçük esprileri seviyorum ve senin şeyler üzerinde düşünceni ve görüşlerini oldukça kıskanıyorum.
- I love our little jokes and I'm quite jealous of your thinking and views on things.
Yarın sabah erken uyanmak zorundasın.
- You have to wake up early tomorrow morning.
O uyanır uyanmaz müziği açacağız.
- As soon as she wakes up, we'll turn on the music.
Koyu bir fincan kahve uyanık kalmama yardım eder.
- A strong cup of coffee helps me wake up.
Tom şimdiye kadar uyanmış olmalı.
- Tom should be awake by now.
Bence Tom muhtemelen şimdiye kadar uyanmıştır.
- I think Tom is probably awake by now.
Uçuş görevlisi Tom'u uyandırmak için salladı ve ona uçağın indiğini söyledi.
- The flight attendant shook Tom awake and told him that the plane had landed.
Hizmetçilerin çığlıkları herkesi uyandırdı.
- The servants' screams awakened everyone.
Lütfen altıda beni uyandır.
- Please wake me at six.
Lütfen yarın saat 6'da beni uyandır.
- Please wake me up at six tomorrow.
Bu cümleyi görmek için en az on sekiz yaşında olmalısın.
- You must be at least eighteen to view this sentence.
How long I slept I cannot tell, for I had nothing to guide me to the time, but woke at length, and found myself still in darkness.
... you'll wake up in the middle of the night and have this idea. So you write it, and you're ...
... And it's those regrets, you say did you ever wake up and ...