Onun böyle güzel bir teklifi reddetmesine şaşırdım.
- I am surprised that she refused such a good offer.
Sonunda aklıma güzel bir fikir geldi.
- At last a good idea struck me.
Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
- This is a good book, but that is better.
Doktor olarak iyi değil.
- He is no good as a doctor.
Balık yemek sağlığın için yararlıdır.
- Eating fish is good for your health.
Sanırım bu kitabı okumanız yararlıdır.
- I think it's good for you to read this book.
O, birkaç yıldır sağlıklı değil.
- He has not been in good health for some years.
Sağlıklı kalabildiğim sürece uzun yaşamak isterim.
- I want to live as long as I can stay in good health.
Birey, devletin menfaati için mevcut değildir.
- The individual does not exist for the good of the State.
Tom, acentenin menfaatı icabı işi bırakmalıdır.
- Tom should quit for the good of the agency.
O çok iyi bir öğretmendir.
- She's a very good teacher.
Onun Mahjong'da çok iyi olduğunu duydum.
- I hear he is good at mahjong.
Arabamı satarak iyi bir kazanç elde ettim.
- I made a good profit by selling my car.
Sigara içmek çok zarar verir ama hiç fayda vermez.
- Smoking does much harm but no good.
Sabah erken kalkmak sağlığın için faydalıdır.
- It's good for your health to get up early in the morning.
Onlar çok çok iyiler.
- They're very, very good.
Bazıları İngilizcede iyiler,ve diğerleri matematikte iyiler.
- Some are good at English, and others are good at mathematics.
O iyi bir yaşam sağlamaktadır.
- She makes a good living.
O, fon sağlamada iyidir.
- He's good at fund raising.
O bana bir iyilik yaptı.
- He did me a good turn.
Bilimsel bilginin her artışıyla insanın kötülük için gücü iyilik için gücü gibi aynı oranda artırılır.
- With every increase of scientific knowledge, man's power for evil is increased in the same proportion as his power for good.
İyi bir koltuk almak amacıyla tiyatroya oldukça erken gittim.
- I went to the theater quite early with a view to getting a good seat.
Tom'un köpeği oldukça iyi bir yüzücü.
- Tom's dog is a pretty good swimmer.
Peki iyi haber nedir?
- So what's the good news?
Peki, iyi bir hafta sonu geçirdin mi?
- Well, did you have a good weekend?