Definition von a-fault im Englisch Türkisch wörterbuch
- fault
- fay
Şehrimiz aktif bir fay hattı üzerindedir.
- Our city sits on an active fault.
- leap
- sıçramak
Cennetin en hızlı yolu derin bir uçurumun içine sıçramaktır.
- The fastest way to heaven is a leap into a deep abyss.
- fault
- hata
Akıllı insanlar başkalarının hatalarıyla kendi hatalarını düzeltirler.
- By other's faults wise men correct their own.
Gözetlemede muhtemelen büyük bir hata olduğunu zannediyorum.
- I think that it likely that there was a major fault in the lookout.
- leap
- sıçratmak
- fault
- arıza
Elektrik sisteminde bir arıza var.
- There is a fault in the electrical system.
Evet, bilgisayar arızalıdır.
- Yes, the computer is faulty.
- leap
- atlamak
- fault
- {i} kabahat
Sen kabahatli değildin.
- You weren't at fault.
- fault
- {i} kusur
Onda kusur bulduğun için zalimsin.
- It is cruel of you to find fault with her.
Her şeye ve herkese bir kusur buluyor.
- She finds fault with everything and everyone.
- fault
- hata,v.hata bul: n.hata
- fault
- {i} jeol. kırık, fay
- find fault
- (with) kusur bulmak
- find fault with
- -e kusur bulmak
- leap
- sıçrama uzaklığı
- leap
- {f} sekmek
- leap
- atılım,v.sıçra: n.sıçrama
- leap
- {f} üzerinden atlamak
- commit a fault
- kabahat etmek
- correct the fault
- hatayı gidermek
- determinate fault
- kalıcı aksama
- earth fault
- topral arızası
- electrical fault
- (Elektrik, Elektronik,Teknik) elektrik arızası
- encounter a fault
- hatayla karşılaşmak
- find fault
- hata bulmak
- foot fault
- (Spor) ayak hatası
- genuine fault
- asli kusur
- genuine fault
- asli hata
- leap
- atlayış
- reserve fault
- ters fay
- reverse slip fault
- ters atımlı fay
- stack fault
- (Bilgisayar) yığın hatası
- tension fault
- tansiyon fayı
- circuit fault
- devre hatası
- complex fault
- karmaşık fay
- diagonal fault
- diyagonal fay
- earth fault
- toprak arızası
- fault
- {f} hata bul
Hata bulma, bir çözüm bul.
- Don't find fault, find a remedy.
O, hep işleri yapma tarzımla ilgili hata bulur.
- She always finds fault with the way I do things.
- fault
- suç
Herkesin suçu kimsenin hatası değildir.
- Everybody's fault is nobody's fault.
Onun onun suçu olmadığına beni ikna etti.
- He convinced me that it was not his fault.
- fault
- bozukluk
- fault
- çatlak
- fault
- yanlışlık
Bilim adamlarına göre yaygın bir hata her problemin teknik bir çözümü var olduğuna yanlışlıkla inanmaktır.
- A fault common to scientists is mistakenly believing that every problem has a technical solution.
- fault
- hata bulmak
- fault
- kusur bulmak
- fault
- eksiklik
- fault finding
- arıza bulma
- fault line
- kırık çizgisi
- fault line
- çatlak hattı
- fault plane
- kırık düzlemi
- fault scarp
- kırık basamağı
- fault time
- arıza zamanı
- fault zone
- kırık bölgesi
- fault zone
- kırık kuşağı
- fault-tolerant
- hata kaldırır
- fault-tolerant
- hatadan etkilenmez
- find fault with
- tenkit etmek
- find fault with
- özür bulmak
- find fault with
- kusur bul
- find fault with
- kusur bulmak
- finding fault with
- kusur bul
- generous to a fault
- eli bol
- geological fault
- jeolojik hata
- leap
- atlama
- leap
- tullanmak
- leap
- (üstünden) atlamak
- leap
- ani yükselme
- leap
- atlanılan uzaklık
- longitudinal fault
- boyuna fay
- manufacturing fault
- fabrikasyon hatası
- A fault confessed is half-redressed
- (Atasözü) Eğilen baş kesilmez
- be at fault
- arıza olmak
- cardinal fault
- kardinal fay
- constructional fault
- yapısal fay
- double fault
- çift hata
- fault block
- kırıklı tomruk, kırıklı kaya kütlesi
- fault caption
- teknik arıza diyasi
- fault current
- kaçak akım
- fault current limiter
- arıza akım sınırlayıcı
- fault installation
- hatalı kurulum
- fault line
- Fay hattı
- fault spring
- fay kaynağı
- fault throw
- fay atımı, kırık atımı
- fault tolerant memory
- hataya dayanıklı bellek
- fault zone
- kırık kuşağı, kırık bölgesi
- find fault with
- (deyim) Kusur bulmak, kusur aramak
She's always finding fault with the way he works.
- ground fault interrupter
- (Elektrik, Elektronik) Kaçak akım rölesi
- harmless fault
- zararsız fay
- it's not my fault!
- benim hatam değil!
- leap
- Birden sayıca artmak
- near-fault
- faya yakın
- no fault
- hayır hata
- no-fault
- no-fay
- oblique fault
- diyagonal kırık, çapraz kırık
- passive fault detection
- pasif hata belirleme, edilgen hata belirleme
- program sensitive fault
- program hassas fay
- reverse fault
- ters fay, ters kırık
- strike fault
- boyuna kırık
- strike-slip fault
- (Jeoloji) Doğrultu atımlı fay
- technical fault
- teknik arıza
- thrust fault
- bindirme fayı
- transverse fault
- enine fay, enine kırık
- accept one's fault
- hatasını kabul etmek
- active fault
- (Nükleer Bilimler) aktif fay
- aircraft fault diagnosis
- (Askeri) TAYYAREDE ARIZA KONTROLÜ: Bak. "trouble shooting"
- arcuate fault
- kavisli fay
- at fault
- kabahatli
Sen kabahatli değildin.
- You weren't at fault.
- be at fault
- kabahatli olmak
- capable fault
- (Nükleer Bilimler) yetkin fay
- comparative fault
- (Kanun) nisbi kusur kuramı
- complex fault
- (Jeoloji) karmaşık kırık
- conjugate fault
- (Çevre) birleşik fay
- critical fault
- kritik kusur
- cross fault
- enine fay
- cross fault
- çapraz fay
- curved fault
- (Jeoloji) kavisli fay
- detachment fault
- (Jeoloji) sökülme fayı
- determinate fault
- kalici aksama
- dextral fault
- dekstral fay
- dextral fault
- sağ-yanal fay
- diagonal fault
- tabakaları, doğrultusu boyunca kesen kırık
- diagonal fault
- (Jeoloji) çapraz kırık
- dip fault
- (Jeoloji) eğim fayı
- distributive fault
- (Jeoloji) dağıtımlı fay
- earthquake source fault
- (Çevre) deprem kaynak fayı
- fault
- spor faul
- fault
- fay husule getirmek
- fault
- {f} -de kusur bulmak
- fault
- {f} kınamak
- fault
- {f} ayıplamak
- fault
- {f} kusurlu olmak
- fault
- {i} tenis servis hatası
- fault
- {f} hatası olmak
- fault
- her şeye
Her şeye ve herkese bir kusur buluyor.
- She finds fault with everything and everyone.
- fault
- {f} suçu olmak
- fault
- suçlamak
- fault
- {i} yanlış
Tüm yaptığı yanlışlarına rağmen, herkes tarafından saygı duyulur.
- With all his faults, he is respected by everybody.
Tom yanlış bir şey yapmadığını ve bunun onun hatası olmadığını söyledi.
- Tom said that he did nothing wrong and that it wasn't his fault.
- fault
- faultfinder tenkitçi
- fault
- itham etmek
- fault
- tenkit etmek
- fault
- takbih etmek
- fault
- {i} (birinin karakterinde) kusur, noksan
- fault
- {i} günah
- fault analysis
- kusur cozumlemesi ariza cozumlemesi
- fault block
- fay bloğu
- fault breccia
- fay breşi
- fault deflection
- fay itmesi
- fault detection
- kusur bulgulama
- fault detection isolation
- (Askeri) hata tespit tecridi
- fault detection subsystem
- (Askeri) hata tespit alt sistemi
- fault detection system
- (Askeri) hata tespit sistemi
- fault diagnosis
- kusur tanisi
- fault direction
- fay doğrultusu
- fault gauge
- fay kili
- fault groove
- fay kertiği
- fault hadding against the dip
- tabaka eğimine dik fay
- fault indicator
- ariza gostergesi kusur gostergesi
- fault interrupter
- ariza akim kesicisi
- fault junction
- fay kavşağı
- fault line
- fay çizgisi
- fault localization
- kusur yerseme
- fault masking
- kusur maskeleme
- fault motion
- (Çevre) fay hareketi
- fault scarp
- fay şevi
- fault throw
- fay atımı
- fault tolerance
- Hata Hoşgörüsü
- fault tolerant dfs
- Aksaklığa Dayanıklı DFS
- fault tolerant dfs
- Hataya Dayanıklı DFS
- fault tolerant driver
- Aksaklığa Dayanıklı Sürücü
- fault tolerant driver
- Hataya Dayanıklı Sürücü
- fault trap
- fay kapanı
- fault tree
- (Nükleer Bilimler) hata ağacı
- fault tree analysis
- (Nükleer Bilimler) hata ağaci analizi
- fault trough
- fay çanağı
- fault zone
- fay kuşağı
- fault zone
- fay zonu
- fault-dam spring
- fay-barajı gözesi
- flight data recorder/fault analyzer
- (Askeri) uçuş veri kaydedicisi/hata çözümleyici
- foot fault
- oyunda hata (tenis)
- gravity fault
- gravite fayı (normal fay)
- gross fault
- (Kanun) ağır hata
- ground fault
- toprak arizasi
- high-angle fault
- yüksek açılı fay
- i think it was your fault
- sizin hatanız olduğunu düşünüyorum
- inactive fault
- (Nükleer Bilimler) aktif olmayan fay
- insulation fault detecting instrument
- yalitim kacagi gostergesi
- it was my fault
- benim hatamdı
- lag fault
- gecikme fayı
- latent fault
- (Ticaret) gizli hata
- leap
- {i} sıçrama
Cennetin en hızlı yolu derin bir uçurumun içine sıçramaktır.
- The fastest way to heaven is a leap into a deep abyss.
Bu, bir kişi için küçük bir adımdır ama insanlık için dev bir sıçramadır.
- That's one small step for a man, one giant leap for mankind.
- leap
- leap sıçra
- leap
- (isim) atlama, sıçrama, atılım, sekme
- leap
- fırlama
- ledger fault bar
- metal detektörü
- line fault
- hat arizasi
- listric fault
- listrik fay
- lobe wire fault
- (Bilgisayar) yuvarlak tel hatası
- longitudinal fault
- boyuna yanlım
- longitudinal fault
- uzunlamasına fay
- longitudinal fault
- (Coğrafya) boyuna kırık
- low-angle fault
- düşük açılı fay
- nodal fault diagnostics
- (Askeri) düğüm noktası kusur teşhisleri
- normal fault heading against the dip
- tabakalanma eğimine dik normal fay
- normal fault heading with the dip
- tabakalanma eğimine uyumlu normal fay
- oblique fault
- (Jeoloji) çapraz kırık
- oblique fault
- (Jeoloji) diyagonal kırık
- oblique fault
- oblik fay
- oblique fault
- verev fay
- offensive though at fault
- hem suçlu hem güçlü
- page fault
- Disk Belleği Hatası
- page fault
- sayfa hatası
- passive fault detection
- (Bilgisayar,Teknik) edilgen hata belirleme
- peripheral fault
- çevre fayı
- pivotal fault
- tahterevalli fault
- reverse fault
- (Jeoloji) ters kink
- reverse fault
- (Jeoloji) ters kırık
- reverse fault heading against the dip
- tabaka eğimine zıt atımlı ters fay
- reverse fault heading with the dip
- tabaka eğimi ile uyumlu atıma sahip ters fay
- rotational fault
- dolanma fayı
- rotational fault
- dönme fayı
- rotational fault
- dönel fay
- segmentation fault
- (Bilgisayar) bölütleme aksaması
- sorry, my fault
- özür dilerim, benim hatam