Don't bother to respond.
 - Karşılık vermek için rahatsız olma.
A kilo of ketchup is equivalent to two kilos of tomatoes.
 - Bir kilo ketçap, iki kilo domatese karşılık gelir.
Marie blushed exceedingly, lowered her head, and made no reply.
 - Marie aşırı derecede kızardı, başını indirdi ve hiç karşılık vermedi.
Tom insulted me severely, but I gave him tit for tat.
 - Tom bana ağır biçimde hakaret etti ama ben ona aynen karşılık verdim.
What does Tom expect in return?
 - Tom karşılık olarak ne bekliyor?
What do I have to do in return?
 - Karşılık olarak ne yapmak zorundayım?
I can't answer for his dishonesty.
 - Ben onun sahtekarlığına karşılık veremem.
She knows better than to answer back to him.
 - Ona karşılık vermeyecek kadar akıllıdır.
He countered their proposal with a surprising suggestion.
 - O, onların teklifine şaşırtıcı bir öneri ile karşılık verdi.
What do you want in return?
 - Karşılık olarak ne istiyorsun?
Tom wanted something in return.
 - Tom karşılık olarak bir şey istedi.