Mary smoothed her hair.
- Mary saçını düzeltti.
Mary smoothed down her skirt.
- Meryem eteğini düzeltti.
I'm just a plain office worker.
- Ben sadece düz bir ofis çalışanıyım.
Try to write in plain English.
- Düz İngilizce ile yazmaya çalış.
Also Felicja has blonde straight hair.
- Ayrıca Felicja'nın da sarı düz saçları var.
I want to go straight.
- Ben düz gitmek istiyorum.
She got a flat tire on her way home.
- O eve giderken düz bir lastik aldı.
The earth is round, not flat.
- Dünya yuvarlaktır, düz değil.
It is rather sad to see people who can't even use their mother tongue correctly.
- Kendi anadilini bile doğru düzgün kullanamayan insanları görmek çok üzücü.
Tom organized the event.
- Tom etkinliği düzenledi.
This year too there are many regular concerts for amateur musicians being held.
- Bu yıl da, amatör müzisyenler için düzenlenen çok sayıda düzenli konserler var.
There is no regular boat service to the island.
- Adaya düzenli bir tekne servisi yoktur.
Go along this street and turn right at the bank.
- Bu sokaktan düz git ve bankadan sağa dön.
Cheer up! Everything will soon be all right.
- Neşelen! Her şey yakında düzene girecek.
Corporate bankruptcies continued at a high level last month.
- Şirket iflasları geçen ay yüksek bir düzeyde devam etti.
Her acting is on the level of a professional.
- Onun oyunculuğu profesyonel düzeydedir.
Go straight on, and you will find the store.
- Düz gidin ve mağazayı bulacaksınız.
The plane rose sharply before leveling off as it left the coast.
- Uçak sahilden ayrılırken düz uçuşa geçmeden önce hızla yükseldi.
She lives on another plane of existence.
- O, başka bir varlık düzleminde yaşıyor.
The toilet doesn't flush properly.
- Tuvaletin sifonu düzgün çalışmıyor.
Form a straight line!
- Düz bir sıra oluşturun.
He set the table with cups, saucers, plates and chargers.
- O, masayı fincanlarla, çay bardağı tabaklarıyla, tabaklarla ve büyük düz tabaklarla donattı.
Where are the plates arranged?
- Plakalar nerede düzenlenmiş?