Jack broke his mother's valuable vase, but he didn't do it on purpose, so she wasn't angry.
- Jack annesinin değerli bir vazosunu kırdı, ama bilerek yapmadı, bu yüzden o kızmadı.
Did you make that mistake on purpose?
- O hatayı bilerek mi yaptın?
Tom purposely left the last page blank.
- Tom bilerek son sayfayı boş bıraktı.
I purposely didn't do that.
- Ben onu bilerek yapmadım.
Tom deliberately broke the window.
- Tom bilerek pencereyi kırdı.
She hurt me deliberately.
- O bana bilerek zarar verdi.
No one is born knowing everything.
- Hiç kimse her şeyi bilerek doğmaz.
Tom nodded knowingly.
- Tom bilerek başını salladı.
Do you mean you hide your beauty intentionally?
- Güzelliğini bilerek mi gizlediğini söylemek istiyorsun?
Tom intentionally left the last page blank.
- Tom bilerek son sayfayı boş bıraktı.
Tom nodded knowingly.
- Tom bilerek başını salladı.
Do you know how to play chess?
- Satranç oynamayı biliyor musun?
Although Go is probably the most popular Japanese game in my country, at most only a few university students know it.
- Go büyük ihtimalle benim ülkemdeki en popüler Japon oyunu olsa da o bile bazı üniversite öğrencileri dışında pek bilinmiyor.
Everybody knew that she was being pushy.
- Onun saldırgan olduğunu herkes biliyordu.
Everybody knew she could speak English well.
- Onun iyi İngilizce konuşabildiğini herkes biliyordu.
There is no knowing which team will win.
- Hangi takımın kazanacağını bilmek zor.
Tom accused Mary of not knowing how to love or how to accept someone's love.
- Tom Mary'yi sevmeyi ya da birinin aşkını kabul etmeyi bilmemekle suçladı.
Ken didn't know what to say next.
- Ken gelecek defa ne söyleyeceğini bilmiyordu.
I invited Ken, Bill and Yumi.
- Ken, Bill ve Yumi'yi davet ettim.
His name is known to everyone in this town.
- Onun adı bu kasabada herkesçe bilinmektedir.
Mr Hashimoto is known to everyone.
- Bay Hashimoto herkes tarafından bilinir.