The lie got him in trouble when his boss found out the truth.
- Patronu gerçeği öğrendiğinde yalan onun başını belaya soktu.
I will go through that trouble again.
- O belaya tekrar katlanacağım.
I will go through that trouble again.
- O belaya tekrar katlanacağım.
I am forever in trouble.
- Benim her zaman başım belada.
Your face is all over the BBC, Dima! Al-Sayib exclaimed. They say you slept with 25 men and then killed them! How the heck did you do that?!
- Yüzün BBC'nin her yerinde, Dima!Al-Sayip bağırdı. Onlar 25 adamla uyuduğunu va sonra onları öldürdüğünü söylüyorlar! Allah'ın belası bunu nasıl yaptın!
The plague has devastated entire cities.
- Bela bütün şehri mahvetti.
The boll weevil has long plagued cotton crops.
- Pamuk kurdu uzun zamandır pamuklu bitkilerin başına bela olmuş durumda.
Tom was the one who got us into this mess.
- Başımızı belaya sokan kişi Tom'du.
Marriage, if one will face the truth, is an evil, but a necessary evil.
- Evlilik,eğer insan gerçekle yüz yüze kalacaksa bir beladır fakat gerekli bir bela.
Getting rid of garbage has become a major headache for the authorities.
- Çöpten kurtulmak yetkililer için büyük bir baş belası haline gelmiştir.
Tom was a big troublemaker in school.
- Tom okulda büyük bir baş belasıydı.
And she is always a troublemaker.
- Ve o her zaman bir baş belasıydı.
Misfortunes always come in threes.
- Belalar hep üçerli gelir.
The telephone can be a nuisance.
- Telefon bir baş belası olabilir.
Just how well can masks block the, even smaller than pollen, yellow sand dust? I think it much more of a nuisance than pollen.
- Maskeler sarı kum tozunu,polenlerden dahada küçük,ne kadar iyi engelleyebilir?Sanırım o polenden oldukça daha fazla bir baş belasıdır.
Marriage, if one will face the truth, is an evil, but a necessary evil.
- Evlilik,eğer insan gerçekle yüz yüze kalacaksa bir beladır fakat gerekli bir bela.
Misfortunes always come in threes.
- Belalar hep üçerli gelir.