At a first glance it seems easy.
- İlk bakışta kolay görünüyor.
He saw at a glance that his daughter had been crying.
- O, kızının ağladığını bir bakışta gördü.
Every time I look at this picture, I think of my father.
- Bu resme her bakışımda, babamı hatırlarım.
If looks could kill, I'd be dead by now.
- Eğer bakışlar öldürebilse, ben zaten şimdiden ölmüş olurum.
I can understand your point of view.
- Bakış açınızı anlayabiliyorum.
The war affected the way the Japanese view nuclear weapons.
- Savaş Japonların nükleer silahlara bakış şeklini değiştirdi.
At first blush, Tom's suggestion seemed feasible.
- İlk bakışta, Tom'un önerisi mümkün görünüyordu.
The mere sight of a dog made her afraid.
- Bir köpeğin sadece bakışı onu korkuttu.
I caught sight of her at Shibuya.
- Onun Shibuya bakışını yakaladım.
You have bedroom eyes.
- Davetkar bakışların var.
By the look in his eye I could tell that he was speaking tongue in cheek.
- Onun gözündeki bakışına göre onun şaka yollu konuştuğunu söyleyebilirdim.
I am looking at the matter from a different viewpoint.
- Ben bu konuya farklı bir bakış açısından bakıyorum.
Your way of looking at something depends on your situation.
- Bir şeye bakış şeklin senin durumuna bağlıdır.
There are other aspects.
- Diğer bakış açıları var.