Bir trafik kazasının sonucu olarak birçok kişi öldürüldü.
- As a result of a traffic accident, several persons were killed.
Birçok kişi depremin sonucu olarak evsiz bırakıldı.
- Many people were left homeless as a result of the earthquake.
Trafik sıkışıklığı sonucunda, onu istasyondan uğurlayamadı.
- As a result of a traffic jam, he wasn't able to see her off at the station.
Deprem sonucunda birçok kişi evsiz kaldı.
- Many people were left homeless as a result of the earthquake.
Sonuç olarak yağışlı günlerde içeride top oynarız.
- As a result, we play ball inside on rainy days.
Sonuç olarak, fiyatlar yükseldi.
- As a result, prices rose.
Yarından sonraki gün gel.
- Come the day after tomorrow.
Nagoya'dan sonraki durak nedir?
- What's the stop after Nagoya?
Bir grup çocuk tavşanın arkasından koştu.
- A bunch of children ran after the rabbit.
Jane geyiğin arkasından elinden geldiği kadar hızlı koştu.
- Jane ran after the deer as fast as possible.
O açlık ve yorgunluk yüzünden bayıldı, ancak bir süre sonra kendine geldi.
- He fainted with hunger and fatigue, but came to after a while.
O, kötü bir soğuk algınlığı yüzünden yatakta olan kızkardeşine baktı.
- She looked after her sister, who was in bed with a bad cold.
Tom dün gece üçten sonrasına kadar uyuyamadı.
- Tom couldn't get to sleep till after three last night.
Kısa bir mücadele sonrası, onlar kazandı.
- After a brief fight, they won.
Çarşamba öğleden sonraları dersimiz yok.
- We have no classes on Wednesday afternoons.
Tom Pazartesi öğleden sonraları genellikle çalışmak zorunda değildir.
- Tom usually doesn't have to work on Monday afternoons.
Bir trafik kazasının sonucu olarak birçok kişi öldürüldü.
- As a result of a traffic accident, several persons were killed.
Birçok kişi depremin sonucu olarak evsiz bırakıldı.
- Many people were left homeless as a result of the earthquake.
Tom, o günkü olaylar hakkında yazdıktan sonra günlüğü kapattı.
- Tom closed his diary after writing about that day's events.
Senin hakkında bu kadar endişe etmeme gerek yoktu.Tom'un sana bakacağını bilmeliydim.
- I needn't have been so worried about you. I should've known that Tom would look after you.
Japonya'da ebeveynler yaşlandıklarında geleneklere göre çocukları tarafından bakılırlar.
- When parents get old in Japan, they are customarily looked after by their children.
Onun görevi çocuklara bakmaktı.
- Her duty was to look after the children.
Fırtınadan sonra gelen sakinlik.
- The calm that comes after the storm.
... Because I had some money as a result of PayPal, ...
... are healthier at older ages. That’s the result of investment in education in youth. ...