Onun işlerine karışmayın.
- Don't meddle in his affairs.
İşlerine karışmaya niyetim yok.
- I have no intention of meddling in your affairs.
Bütün bu mesele bana bir baş ağrısı veriyor.
- This whole affair is giving me a headache.
Bütün mesele hakkında gizemli bir hava vardı.
- There was an air of mystery about the whole affair.
Dış ilişkiler hakkında çok şey bilir.
- He knows a lot about foreign affairs.
Hükümet sivil ilişkilerden zarar görüyor.
- A government suffers from civil affairs.
Bir ankete göre, insanların beşte üçü uluslararası konulara ilgisiz.
- According to a survey, three in five people today are indifferent to foreign affairs.
Konu bana birçok uykusuz gecelere mal oldu.
- The affair cost me many sleepless nights.
Çok ihtiraslı bir aşk macerasıydı.
- It was a very passionate love affair.
Yeni bir sorun polis yönetimini tahrik ediyor.
- A new affair is agitating the police administration.
Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.
- The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP.
Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.
- The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP.
O, olaya karıştığını inkar etti.
- He denied having been involved in the affair.
Dış ilişkiler hakkında çok şey bilir.
- He knows a lot about foreign affairs.
He used a hook-shaped affair with a long handle to unlock the car.
a difficult affair to manage.