Colds are prevalent this winter.
- Soğuk algınlığı, bu kış yaygındır.
Plastic is the most prevalent type of marine debris.
- Plastik en yaygın deniz debrisidir.
This type of discrimination isn't very widespread in our country.
- Ülkemizde bu tür bir ayrımcılık çok yaygın değildir.
Difference between the past, present, and future is nothing but an extremely widespread illusion.
- Geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki ayrım sadece çok yaygın yanılsamadan başka bir şey değildir.
The number of people who smoke is increasing, so cancer will soon be the most common cause of death.
- Sigara içen insanların sayısı artıyor, bu yüzden kanser yakında ölümün en yaygın nedeni olacak.
Border fights were common.
- Sınır kavgaları yaygındı.
That kind of thinking is pervasive.
- O tür düşünme yaygındır.
Cares and worries were pervasive in her mind.
- Endişeler ve üzüntüler onun aklında yaygındı.
His name was becoming widely known.
- Onun adı yaygın olarak biliniyordu.
English is by far the most widely-spoken language in the world.
- İngilizce dünyada en yaygın konuşulan dildir.
Starvation and disease were rampant among the lowest classes.
- Açlık ve hastalık en alt sınıflar arasında yaygındır.
Shark fin soup is very popular in China.
- Köpek balığı süzgeci çorbası Çin'de çok yaygındır.
Contrary to popular belief, Tom isn't that naive.
- Yaygın görüşün aksine, Tom o kadar da saf değildir.
The old belief is still widely current.
- Eski inanç hala yaygın olarak geçerlidir.
Although in common usage, this word is frequently mispronounced.
- Yaygın kullanımına rağmen, bu sözcük sık sık yanlış telaffuz edilir.
The third most frequent letter in Esperanto is e.
- Esperantodaki en yaygın üçüncü harf e dir.
Earthquakes are like a dime in a dozen in Japan.