In Japan, bowing is common courtesy.
 - Japonya'da eğilmek yaygın bir nezakettir.
Koyomi bought a bow and arrows.
 - Koyomi bir yay ve oklar satın aldı.
Tom often thinks of Mary when he hears a string quartet.
 - Tom yaylı sazlar dörtlüsü duyduğunda sık sık Mary'yi düşünür.
A violin is a stringed instrument.
 - Keman, yaylı bir enstrümandır.
The fire, which has been raging for over a week in eastern California, continues to expand.
 - Bir haftadır kırıp geçiren Doğu Kaliforniya'daki yangın, yayılmaya devam ediyor.
The Steve Miller Band released a new album in June of 2010.
 - Steve Miller Band, 2010'un Haziranında yeni bir albüm yayınladı.
Super Mario Bros. was released thirty years ago.
 - Süper Mario Kardeşler otuz sene önce yayınlanmıştı.
She tried to prevent the rumor from spreading.
 - O, söylentinin yayılmasını engellemeye çalıştı.
Who could be spreading that news?
 - Bu haberi kim yayıyor olabilir?
That organization disseminates a lot of information, none of which can be trusted.
 - O örgüt hiçbiri güvenilir olamayacak kadar çok bilgiyi yaymaktadır.
The fire spread and licked the neighboring house.
 - Yangın yayıldı ve komşu evi yaladı.
Heat was spread throughout the room by the electric stove.
 - Isı odanın her tarafına elektrik sobasıyla yayıldı.
The arc of the moral universe is long, but it bends toward justice.
 - Ahlaki evrenin yayı uzun, ancak adalete doğru eğilir.
Flesh does not emit light... or does it?
 - Ten ışık yaymaz... ya da yayar mı?
Even the best cars emit carbon dioxide
 - En iyi arabalar bile karbon dioksit yayar.
Yay! I have finally finished my work!.