yap

listen to the pronunciation of yap
İngilizce - İngilizce

yap teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı

<span class="word-self">Yapspan>
An atoll in the Caroline Islands of western Micronesia
yapper
One's mouth, especially of a gossipy person

Shut your yapper or I'll shut it for you!.

<span class="word-self">yapspan>
To bark; to yelp
<span class="word-self">yapspan>
informal terms for the mouth
<span class="word-self">yapspan>
A badly behaved child, a brat
<span class="word-self">yapspan>
A bark; a yelp
<span class="word-self">yapspan>
To talk, especially excessively
<span class="word-self">yapspan>
{f} yelp, bark; talk noisily or foolishly; chatter
<span class="word-self">yapspan>
The mouth, which produces speech
<span class="word-self">yapspan>
An informal talk
<span class="word-self">yapspan>
{i} yelp, bark; chatter, foolish talk; uncouth person; mouth (Slang)
<span class="word-self">yapspan>
The high-pitched bark of a small dog
<span class="word-self">yapspan>
Of a small dog, to bark
<span class="word-self">yapspan>
If a small dog yaps, it makes short loud sounds in an excited way. The little dog yapped frantically. An island group and state of the Federated States of Micronesia in the western Caroline Islands of the western Pacific Ocean. Discovered by the Spanish in 1791, it became part of a Japanese mandate after 1920 and fell to U.S. forces in 1945. the sound a small dog makes when it yaps
<span class="word-self">yapspan>
bark in a high-pitched tone; "the puppies yelped"
yapped
past of yap
yapper
Ones mouth, especially of a gossipy person
yapper
{i} one who talks a lot, chatter; barker; one who speaks in a loud voice
yapping
present participle of yap
yaps
plural of yap
yaps
third-person singular of yap
Türkçe - İngilizce

yap teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı

<span class="word-self">yapspan>
do
<span class="word-self">yapspan>
did

You didn't do a very good job, I said. - Çok iyi bir iş yapmadığını söyledim.

The girl did nothing but cry. - Kız ağlamaktan başka bir şey yapmıyor.

<span class="word-self">yapspan>
does

Regardless of what he does, he does it well. - Yaptığını düşünmeden, onu iyi yapar.

Why doesn't anybody translate my sentences? - Neden kimse cümlelerimin çevirisini yapmıyor?

<span class="word-self">yapspan>
{f} doing

I'm doing it for you. - Bunu senin için yapıyorum.

You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job. - Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.

<span class="word-self">yapspan>
(Bilgisayar) do it

Did you do it by yourself? - Onu kendin mi yaptın?

Can you do it in one day? - Onu bir günde yapabilir misin?

<span class="word-self">yapspan>
made of

Bottles of beer are made of glass. - Bira şişeleri camdan yapılır.

In ethnic Iranian foods, you can see many products which are made of milk. - Etnik İran gıdalarında, sütten yapılan birçok ürün görebilirsiniz.

<span class="word-self">yapspan>
{f} making

He is afraid of making mistakes. - Hata yapmaktan korkuyor.

Making such a judgement may lead to wrong ideas. - Öyle bir yargılama yapmak yanlış fikirlere yönlendirebilir.

<span class="word-self">yapspan>
{f} performing

They assisted him in performing the operation. - Onlar onun operasyonu yapmasında yardım etti.

The coroner is performing an autopsy on Tom to find out why he died. - Adli tabip onun neden öldüğünü bulmak için Tom üzerinde bir otopsi yapıyor.

<span class="word-self">yapspan>
hold in
<span class="word-self">yapspan>
{f} done

She can't have done such a thing. - O öyle bir şey yapmış olamaz.

If it had not been for her help, you would never have done it. - Onun yardımı olmasaydı asla onu yapamazdın.

<span class="word-self">yapspan>
made up

She made up her face in 20 minutes. - O, 20 dakika içinde yüzüne makyaj yaptı.

She has made up her mind to go to America to study. - O, eğitim yapmak için Amerika'ya gitmeye karar verdi.

<span class="word-self">yapspan>
{f} make of

Tom doesn't know what to make of this. - Tom bunun hakkında ne yapacağını bilmiyor.

What did you make of that? - Onunla ilgili ne yaptın?

<span class="word-self">yapspan>
held in

Parliamentary elections will be held in Germany in 2017. - Parlamento seçimleri 2017'de Almanya'da yapılacak.

Before the match, an opening ceremony was held in the Yoyogi stadium. - Maçtan önce Yoyogi stadyumunda bir açılış töreni yapıldı.

<span class="word-self">yapspan>
commit

They voted to create a committee. - Bir komite oluşturmak için oylama yaptılar.

Many atrocities were committed during the war. - Savaş boyunca birçok zulüm yapıldı.

<span class="word-self">yapspan>
{f} made

Bottles of beer are made of glass. - Bira şişeleri camdan yapılır.

She made coffee for all of us. - O hepimiz için kahve yaptı.

<span class="word-self">yapspan>
make&
<span class="word-self">yapspan>
make

I know you can make it. - Yapabileceğini biliyorum.

Don't be afraid to make mistakes when speaking English. - İngilizce konuşurken hata yapmaktan korkmayın.

<span class="word-self">yapspan>
committed

He committed an illegal act. - O, yasa dışı bir eylem yaptı.

The enemy committed a horrible manslaughter in the city. - Düşman, şehirde korkunç bir katliam yaptı.