Onun iş ilişkileri iyi durumda.
- His business affairs are in good shape.
Korku değil, umut insan ilişkilerinde yaratıcı ilkedir.
- Hope, not fear, is the creative principle in human affairs.
Çok ihtiraslı bir aşk macerasıydı.
- It was a very passionate love affair.
Diğer insanların işlerine karışmaya hakkın yoktur.
- You have no right to interfere in other people's affairs.
Onun işlerine karışmayın.
- Don't meddle in his affairs.
Vali meselesinin kesintisiz görüntüleri internette ortaya çıktı.
- Uncut footage of the governor's affair has surfaced on the Internet.
Onun mesele ile ilgisi olmadığını anlıyor musun?
- Do you think she has nothing to do with the affair?
Çok ihtiraslı bir aşk macerasıydı.
- It was a very passionate love affair.
O, olaya karıştığını inkar etti.
- He denied having been involved in the affair.
O, korkunç bir olaydı.
- It was a terrible affair.
Konu bana birçok uykusuz gecelere mal oldu.
- The affair cost me many sleepless nights.
İş hakkında konuşmak ister misin?
- Do you want to talk about the affair?
Dış ilişkiler hakkında çok şey bilir.
- He knows a lot about foreign affairs.
Sami'nin online bir aşk ilişkisi vardı.
- Sami had a love affair online.
O tek-taraflı bir aşk ilişkisiydi.
- It was a one-sided love affair.
He used a hook-shaped affair with a long handle to unlock the car.
a difficult affair to manage.
an affair of love, i. e., an intrigue.
Tow and Jane had a long and complex affair but they never got married.