Aniden yağmur yağmaya başladı.
- Suddenly, it started to rain.
Aniden yağmur yağmaya başladı.
- Suddenly rain began to fall.
O birdenbire çok mutlu oldu.
- He was suddenly very happy.
Tom'un kalbi birdenbire daha hızlı atmaya başladı.
- Tom's heart suddenly began to beat faster.
Köprü ansızın yıkıldı.
- The bridge suddenly gave way.
Tanrı olduğumu ne zaman fark ettim? Güzel, ben dua ediyordum ve ansızın kendi kendime konuştuğumu fark ettim.
- When did I realize I was God? Well, I was praying and I suddenly realized I was talking to myself.
Ümit; bir saat önce bitirdiğin çikolatalı çörek kutusunun sihirle tekrar dolup dolmadığını kontrol etmek için çılgın bir adam gibi birdenbire mutfağa doğru koştuğundadır.
- Hope is when you suddenly run to the kitchen like a mad man to check if the empty chocolate cookie box you just finished an hour ago is magically full again.
Cümleler için bir pazar olsaydı, dil bilgisi spekülasyonlarımız birdenbire anlam bulurdu.
- If there existed a market for sentences, our grammatical speculations would suddenly make sense.
Tom birden bire çok meşgul oldu.
- Tom suddenly became very busy.
Birden bire ne olduğunu fark ettim.
- I suddenly realized what was happening.
Aniden yağmur yağmaya başladı.
- All of a sudden it started raining.
Aniden yağmur yağmaya başladı.
- Suddenly it began to rain.
Birden beklenmedik bir şey oldu.
- Suddenly, something unexpected happened.
Ümit; bir saat önce bitirdiğin çikolatalı çörek kutusunun sihirle tekrar dolup dolmadığını kontrol etmek için çılgın bir adam gibi birdenbire mutfağa doğru koştuğundadır.
- Hope is when you suddenly run to the kitchen like a mad man to check if the empty chocolate cookie box you just finished an hour ago is magically full again.
Cümleler için bir pazar olsaydı, dil bilgisi spekülasyonlarımız birdenbire anlam bulurdu.
- If there existed a market for sentences, our grammatical speculations would suddenly make sense.
Aniden yağmur yağmaya başladı.
- All of a sudden, it began raining.
Aniden yağmur yağmaya başladı.
- Suddenly it began to rain.
Cümleler için bir pazar olsaydı, dil bilgisi spekülasyonlarımız birdenbire anlam bulurdu.
- If there existed a market for sentences, our grammatical speculations would suddenly make sense.
Birdenbire gökyüzü karardı.
- All of a sudden the sky became dark.
İki yıl önce kardeşimin ansızın ölmesinden beri, yengem onun kendisine bıraktığı küçük mücevher dükkanına gitmeye devam etti.
- Since my brother died suddenly two years ago, my sister-in-law has valiantly kept going the small jewellery store he left her.
Neden ansızın dün öğleden sonra gittin?
- Why did you suddenly leave yesterday afternoon?
kedi ipin üzerinde kasılarak yürüyordu, ansızın evin içine koştu.
- The cat was strutting around the yard, when it suddenly ran into the house.
Ansızın fikrini ne değiştirdi?
- What made you change your mind all of a sudden?
Aniden umulmadık bir şey meydana geldi.
- Suddenly, something unexpected happened.
Suddenly, the heavens opened and we all got drenched.
All of a sudden, all the lights went out.
- Suddenly all the lights went out.
Suddenly, it began to rain.
- Suddenly, it started to rain.
The sudden drop in temperature left everyone cold and confused.
... Suddenly there were these new beacons of light ...
... suddenly started thinking, what if it's possible that I ...