Tüm oyunlar tarafından paylaşılan ortak özellikler yoktur.
 - There are no common properties shared by all games.
Paylaşılan bir dil vardır.
 - There is a shared language.
Bir web sayfasında, Larry Ewing'in özel hayatı paylaşıldı.
 - Personal life of Larry Ewing was shared in a website.
Tom, Mary ve John Partinin maliyetini paylaştılar.
 - Tom, Mary and John shared the cost of the party.
Görüşme videoya kaydedilip tüm internette paylaşılmıştı.
 - The interview was recorded on video and shared all over the Internet.
Fadıl, Dania'dan büyükannesi ile paylaştığı evde birlikte yaşamasını istedi.
 - Fadil asked Dania to live with him in the house he shared with his grandmother.
Tatlımı benimle paylaşmak ister misin?
 - Would you like to share my dessert with me?
Almanya, Fransa ile bir sınır paylaşmaktadır.
 - Germany shares a border with France.
Bu şirketlerin hisseleri halka satıldı.
 - Shares of these companies were sold to the public.
O, hisselerini çok iyi bir karla sattı.
 - He sold his shares with a very good profit.
Odayı kız kardeşimle paylaşıyorum.
 - I share the room with my sister.
Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.
 - Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me.
Bu şehrin kamusal bisiklet paylaşım programı vardır.
 - This city has a public bike share program.
Hisse senedi fiyatları bu son ay dengesizdi.
 - Share prices have been erratic this last month.
Yolculuğum hakkında bir şey paylaşmak için doğal olarak şimdi herkesin beni beklediğini biliyorum.
 - I know that now, naturally, all are waiting for me to share something about my voyage.
Onlar mülkiyet payları hakkında tartışıyor.
 - They are arguing about their share of the property.
Bizim sorunlarımız ortaklık ile ele alınmalıdır; ilerleme paylaşılmalıdır.
 - Our problems must be dealt with through partnership; progress must be shared.
Bütün Amerikalılar Wilson'un görüşünü paylaşmadı.
 - Not all Americans shared Wilson's opinion.
Pastayı eşit olarak paylaşmak zorundasın.
 - You have to share the cake equally.
Tom'un kar payı vardı.
 - Tom had a share in the profits.
Kar payını talep etti.
 - He claimed his share of the profits.
Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.
 - Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me.
Bir kralın kızı olarak düşünülen ve büyük lüks içinde yetiştirilen Eleanor kocasıyla bu tersliği paylaşmaya karar verdi.
 - Eleanor though the daughter of a king and brought up in the greatest luxury determined to share misfortune with her husband.
They share a language.
Upload media from the browser or directly to the file share.
... It's again a shared responsibility. ...
... everyone I knew to say that I was in the backseat of a car with a telephone and they shared ...