- saf' teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- saf
- naive It's naive of you to believe that. -Ona inanmak sizin saflığınızdandır. 
 You're incredibly naive. -İnanılmaz şekilde safsın. 
 
- saf
- pure They checked how pure the water was. -Suyun ne kadar saf olduğunu kontrol ettiler. 
 She has a pure heart. -Onun saf bir kalbi var. 
 
- saf
- credulous 
- saf olmayan
- impure 
- saf güzellik
- pure beauty 
- saf
- innocent Despite appearances, you're a pervert. I'm not a pervert. I'm a pure and innocent young girl. Yeah, yeah, give me a break. -Görünüşe rağmen, sen bir sapıksın. Ben bir sapık değilim. Ben saf ve masum bir genç kızım. Evet, evet, yok daha neler. 
 Tom smiled innocently. -Tom saf saf gülümsedi. 
 
- saf aşk
- pure love 
- saf dışı
- pure non- 
- saf dışı etmek
- Rule out 
- saf su
-  (Kimya) Pure water, distilled water
- saf tutmak
- form a line, form a rank 
- saf
- ingenuous Mary is an ingenuous student. -Mary saf bir öğrencidir. 
 
- saf
- candid 
- saf
- juggins 
- saf
- rank Her smooth entry into the ranks of the royal family will help to dispel these fears. -Onun kraliyet ailesinin saflarına düzgün girişi bu korkuların giderilmesine yardımcı olacaktır. 
 
- saf
- row, line; rank, line 
- saf
- dewy eyed 
- saf
- simple-hearted 
- saf
- artless 
- saf
- genuine 
- saf
- clean Electronic components can be cleaned using pure isopropyl alcohol. -Elektronik bileşenler saf izopropil alkol kullanarak temizlenebilir. 
 Electronic components can be cleaned by using pure isopropyl alcohol. -Elektronik bileşenler saf izopropil alkol kullanarak temizlenebilirler. 
 
- saf
- clear 
- saf
- greenhorn 
- saf
- refined 
- saf
- elemental 
- saf
- gull Tom discovered just how gullible Mary was. -Tom sadece Mary'nin ne kadar saf olduğunu keşfetti. 
 Tom is quite gullible, isn't he? -Tom oldukça saf, değil mi? 
 
- saf
- unmixed 
- saf
- simple simon 
- saf
- unadulterated 
- saf
- simple 
- saf
- deceivable 
- saf
- country bumpkin 
- saf
- absolute 
- saf
- harmless 
- saf
- all Sami naively answered all of Layla's questions. -Sami, Leyla'nın bütün sorularını saf saf yanıtladı. 
 The bird's feathers were all of pure gold. -Kuşun tüyleri tamamen saf altındı. 
 
- saf
- dupe 
- saf
- distilled 
- saf
- simple minded 
- saf
- fine 
- saf
- unsuspicious 
- saf
- pigeon 
- saf
- gudgeon 
- saf alkol
- absolute alcohol 
- saf altın
- pure gold 
- saf aşk
- idyl 
- saf bağlamak
- to form a line; to form ranks 
- saf bellek
- pure memory 
- saf bir biçimde
- purely 
- saf dışı (oyuncu/asker)
- out of action 
- saf hale getirmek
- purify 
- saf ipek
- pure silk 
- saf ipek mi
- Is it pure silk 
- saf ispirto
- absolute alcohol 
- saf keten
- pure linen 
- saf kod
- pure code 
- saf koton mu
- Is it pure cotton 
- saf kurşun
- chemical lead 
- saf kömür
- pure coal 
- saf kız
- ingenue 
- saf meşcere
- pure stand 
- saf olarak
- purely 
- saf olmama
- impurity 
- saf renk
- pure colour 
- saf saf
- facilely 
- saf saf
- naively Sami naively answered all of Layla's questions. -Sami, Leyla'nın bütün sorularını saf saf yanıtladı. 
 
- saf saf
- innocently Tom smiled innocently. -Tom saf saf gülümsedi. 
 
- saf saf
- (arrayed) in rows, lines, or ranks 
- saf saf
- in rows, in ranks 
- saf sentetik mi
- Is it pure synthetic 
- saf su
- pure water 
- saf süt
- whole milk 
- saf ton
- simple tone 
- saf yün
- pure wool 
- saf yün
- all wool 
- saf yün mü
- Is it pure wool 
- saf zeytinyağı
- extra virgin olive oil 
- saf üreteç
- pure generator 
- (maden) saf
- fine 
- kimyevi saf
- chemically pure 
- (nutfe. c.) saf ve duru sular
- (Nutfe. c.) pure and limpid waters 
- .saf
-  Pure 
- katışık olmayan, katışıksız, saf
- not mixed, pure, pure 
- daha saf
- purer 
- steril saf su
-  (Tıp) sterile purified water
- yeterince saf
- pure enough 
- ön saf
- forefront