Onun hakkında alenen şikayet etmek istiyorum.
- I want to publicly complain about that.
Tom alenen bir şey söyleyemedi.
- Tom couldn't say anything publicly.
Halka açık yerleri temiz tutalım.
- Let's keep public places clean.
Tom halkın huzurunda asla şarkı söylemez.
- Tom never sings in public.
Almanya'da her şey için ödeme yapmak zorundasın, umumi tuvaleti kullanmak için bile.
- In Germany, you have to pay for everything, even to to use a public bathroom.
Bu çevrede umumi bir telefon var mı?
- Is there a public phone around here?
Her şahıs memleketin kamu hizmetlerine eşitlikle girme hakkını haizdir.
- Everyone has the right of equal access to public service in his country.
Bazı ülkelerde, birinin kendi işini bile kamuya bırakamaması oldukça saçmadır.
- It is rather ridiculous that, in some countries, a person cannot even release their own work into the public domain.
Ben bir genel liseye gittim.
- I went to a public high school.
Çiftler burada halk içinde genellikle el ele tutuşmazlar.
- Couples don't usually hold hands in public here.
Çevrimiçi yaptığın bir şeyin aleni olduğunu varsaymalısın.
- You should assume that anything you do online is public.
Bir hayran sayfası her zaman herkese açıktır.
- A fan page is always public.
Bir veri yapısının tüm bileşenleri varsayılan olarak herkese açıktır.
- All the elements of a data structure are public by default.
Dilinizi halk içinde konuşmaktan neden utanıyorsunuz?
- Why are you ashamed to speak your language in public?
Tom halk içinde konuşmayı sevmez.
- Tom hates speaking in public.
Seçilmek istiyorsan kamusal imajını geliştirmek zorunda kalacaksın.
- If you want to get elected, you're going to have to improve your public image.
Kamusal alanda onunla dalga geçmek iyi değil.
- It is not good to ridicule him in public.
Japon mali otoriteleri ekonomik yönetimlerinde ulusal güveni yenilemek için önlemleri tartıyorlar.
- The Japanese fiscal authorities are weighing measures to restore public confidence in their economic management.
Bu ulusal hazine yılda yalnızca bir kez halk tarafından görülebilir.
- This national treasure can be seen by the public only once a year.
Hackerlar, özel ya da kamuya açık ağlara gizlice girmek için yeni yollar arıyorlar.
- Hackers find new ways of infiltrating private or public networks.
Onu açıklamak için sana meydan okuyorum.
- I defy you to make it public.
Kale restore edildi ve halka açık.
- The castle has been restored and is open to the public.
Halka açık yerleri temiz tutalım.
- Let's keep public places clean.
Her yerde insanlar dünya barışına adanmış kamu liderleri için özlem duyuyorlar.
- People everywhere yearn for public leaders dedicated to world peace.
Bush and Blair stand condemned by their own publics and face imminent political extinction.
Tom doesn't like to speak in public.
- Tom doesn't like speaking in public.
They didn't oppose the project just because they feared public opinion.
- They did not oppose the project just because they feared public opinion.
... i guess because i've been speaking so much publicly that i didn't think that ...