Devrim konseyi strateji planlamak için toplandı.
 - The revolutionary council met to plan strategy.
Her şeyi planlamak zorundayım.
 - I have to plan everything.
Bir plan yapmak zorundayız.
 - We have to make a plan.
Ben çok fazla plan yapmaktan hoşlanmam.
 - I don't like to plan too much.
Yeni plan hakkında seninle aynı düşüncede değilim.
 - I can't agree with you with regard to the new plan.
Sigara içerken planı tasarladım.
 - I conceived of the plan while I was smoking.
Tüm Amerikan işçilerinin yaklaşık yarısının iş yeri emeklilik tasarruf planına girişleri yok.
 - About half of all American workers do not have access to workplace retirement savings plan.
Müttefik askeri liderler Japon planını yenmek için bir yol buldu.
 - Allied military leaders found a way to defeat the Japanese plan.
New York'a bir yolculuk planlıyoruz.
 - We are planning a trip to New York.
Tom için bir parti tertip ettim.
 - I planned a party for Tom.
Tom'un o proje üzerinde çok fazla zaman harcamayı planladığından şüpheliyim.
 - I doubt that Tom planned to spend so much time on that project.
Yeni projeyi üç saat tartıştıktan sonra, Andrew'un planının en iyi olduğu sonucuna vardık.
 - Having discussed the new project for three hours, we concluded that Andrew's plan was the best.