possible teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- olabilir
Eğer her kullanıcı Tatoeba'ya günde yirmi ilave yaparsa, Noel'e kadar bir milyon cümleye ulaşmak mümkün olabilir.
- If every user added twenty a day to Tatoeba, it might be possible to reach one million sentences by Christmas.
Bu nasıl mümkün olabilir?
- How is this possible?
- mümkün
The Network'ün kasım meselesinde görünen raporunun 70 kopyasını üretmek ve onları ajanlarımıza dağıtmak mümkün mü?
- Is it possible to reproduce 70 copies of your report which appeared in the November issue of The Network and distribute them to our agents?
Onun yalan söylüyor olması mümkündür.
- It is possible that he is telling a lie.
- olanaklı
Böyle yüksek bir hızda yolculuk etmek olanaklı mı?
- Is it possible to travel at such a high speed?
Bilimsel çalışmalar yoluyla bu kayaların yaşını belirlemek olanaklıdır.
- It is possible to determine the age of these rocks through scientific studies.
- muhtemel
Jack'ın dışında muhtemelen hepimiz kötü yüzücüyüz.
- We are all poor swimmers with the possible exception of Jack.
Tom muhtemelen Mary'ye bunu mümkün olan en kısa sürede yapması gerektiğini söyleyecektir.
- Tom is probably going to tell Mary that she should do that as soon as possible.
- olası
Tom ve Mary kendi sorunlarına olası bir çözüm ile geldiler.
- Tom and Mary came up with a possible solution to their problem.
Almanya olası bir açlıkla yüz yüze kaldı.
- Germany faced possible starvation.
- olurlu
- akla yatkın
- makul
Diğer makul açıklamanın olmadığını anlıyorum.
- I see no other possible explanation.
Bunun tek bir makul açıklaması var.
- There's only one possible explanation.
- rekor [spor.]
- olunabilen
- muhtemel/mümkün
- mümkündür ki
- ihtimal
Bu mümkün ama son derece düşük ihtimal.
- That's possible but highly unlikely.
- (Askeri) MUHTEMEL: Beyanı etkileyecek bazı emarelerin mevcut bulunduğu koşullar altında yapılmış bir beyanı nitelemekte kullanılan bir terim. Bu emare, ifadeyi garanti etmek için yeterlidir, ancak doğru olarak varsaymak için yeterli değildir. Ayrıca bakınız: "probable"
- possiblybelki
- imkân
Her mümkün durumu tahmin etmek imkansızdır.
- It's impossible to anticipate every possible situation.
Çocuğun nehri yüzerek geçmesi imkansızdı.
- It wasn't possible for the boy to swim across the river.
- mümkün olan şey
- {s} akla uygun
- caiz
- rekor
- muhtemel olmak
- kısmet olmak
- mümkün olmak
- olumsal
- possibility
- olasılık
Adamın öldürüldüğüne dair bir olasılık var.
- There's a possibility that the man was murdered.
Tom'un tutuklanacağına dair küçük bir olasılık var.
- There's a small possibility that Tom will be arrested.
- possibility
- olanak
- possibility
- ihtimal
Tom oğlunun hâlâ canlı olduğu ihtimalini gözardı etmeyi reddetti.
- Tom refused to rule out the possibility that his son was still alive.
Tom hatalı olduğu ihtimalini düşünmeye bile isteksiz görünüyor.
- Tom seems to be unwilling to even consider the possibility that he is wrong.
- possibility
- imkân
Tom, şartlı tahliye imkanı olmaksızın ömür boyu hapse mahkum edildi.
- Tom has been sentenced to life in prison without the possibility of parole.
- possible capacity
- mümkün kapasite
- possible combinations
- (Bilgisayar,Teknik) olanaklı bileşimler
- possible cooperation
- olası işbirliği
- possible inconsistencies
- (Bilgisayar) olası tutarsızlıklar
- possible matches
- (Bilgisayar) olasi eşleştirmeler
- possible owners
- (Bilgisayar) olası sahipler
- possible sunshine duration
- (Aydınlatma) olanaklı güneşlenme süresi
- possible action
- olası harekat
- possible but not yet in existence
- ancak henüz varlığı mümkün
- possible consequence
- olası sonuç
- possible to
- mümkün
- possible to be done; practicable
- mümkün yapılacak; uygulanabilir
- possible to diagnose
- teşhis etmek mümkün
- possible to disavow
- inkâr etmek mümkün
- possible to discern
- farketmek mümkün
- possible to do, feasible
- mümkün, mümkün yapmak
- possible world
- olası dünya
- possible; probable, but not sure
- mümkün; olası değil emin
- possible combinations
- olanakli bilesimler
- possible submarine
- (Askeri) muhtemel denizaltı
- possible superior
- Olası Büyük
- as soon as possible
- olabildiğince çabuk
- possibly
- olabilir
Muhtemelen cevabı biliyor olabilir.
- She might possibly know the answer.
Hava yarın muhtemelen iyi olabilir.
- It may possibly be fine tomorrow.
- possibly
- mümkün olduğunca
- render possible
- mümkün kılmak
- as soon as possible
- vakit geçirmeden
- as soon as possible
- en kısa sürede
- as soon as possible
- en kısa zamanda
- at the soonest possible date
- en kısa sürede
- be possible
- kısmet olmak
- be possible
- muhtemel olmak
- if possible
- mümkünse
Eğer mümkünse seni görmek istiyorum.
- I'd like to see you if possible.
Mümkünse, Pazartesi öğleden sonra gel.
- Come on Monday afternoon, if possible.
- make possible
- olanaklandırmak
- possibility
- olurluk
- possibly
- herhalde
- possibly
- ihtimal
- seem possible
- olası gözükmek
- to be possible
- muhtemel olmak
- to be possible
- kısmet olmak
- when possible
- olası olduğunda
- as soon as possible
- ilk fırsatta
- as soon as possible
- mümkün olduğu kadar çabuk
- as close as possible
- mümkün olduğunca yakın
- as far as possible
- mümkün olabildiğince
- as fast as possible
- olabildiğince hızlı
- as fully as possible
- mümkün olduğunca tamamen
- if possible
- eğer mümkünse
Eğer mümkünse, bu hafta sonu.
- If possible, this weekend.
Eğer mümkünse, bu konu hakkında daha fazla okumak istiyorum.
- If possible, I'd like to read more about this subject.
- make possible
- mümkün kıl
- possibility
- olabilirlik
- possibly
- belki
Ben belki size yardımcı olamam.
- I cannot possibly help you.
Tom artık belki yemek yiyemiyeceğini söyledi.
- Tom said that he couldn't possibly eat any more.
- possibly
- imkân dahilinde
- the possible
- olanak
- As soon as possible
- Çabucak
- It´s not humanly possible
- k. dili İnsanoğlu bunu yapamaz
- also possible
- ayrıca mümkündür
- as much as possible
- olabildiğince
- as often as possible
- sıklıkta olabildiğince
- as quickly as possible
- mümkün olduğunca çabuk
- as simple as possible
- mümkün olduğunca basit/sade
- be possible
- mümkünat
- excellent; best possible
- mükemmel; mümkün olan en iyi
- if possible
- Mümkün olursa, mümkünse
- in possible
- mümkün
- make possible
- Mümkün kılmak
- most possible
- mümkün olan en fazla
- no longer possible
- artık mümkün değil
- out of a possible
- olasılıklar arasından
- possibility
- imkanı
- render possible
- mümkün hale getirmek
- when possible
- Mümkün olduğunda
- as soon as possible
- bir an önce
Bir an önce Tom'a söylemelisin.
- You should tell Tom as soon as possible.
- avoid any possible mistakes
- hataya mahal vermemek
- avoid any possible mistakes
- hataya meydan vermemek
- be legally possible
- nikah düşmek
- be possible
- mümkün olmak
- be possible
- olası olmak
- best possible
- (Bilgisayar) olabileceğin en iyisi
- best possible price
- (Turizm) mümkün olan en uygun fiyat
- do as much harm as possible
- etmediğini bırakmamak
- do as much harm as possible
- etmediğini komamak
- editable, if possible
- (Bilgisayar) mümkünse düzenlenebilir
- is a cash discount possible
- (isim)kit indirimi olanağı var mı
- is a cash discount possible
- nakit indirimi olanağı var mı
- is an installment purchase possible
- taksit olanağı var mı
- is it possible to rent a garage
- garaj kiralamam mümkün mü
- is it possible to rent a tennis racket
- tenis raketi kiralayabilir miyim
- it's possible
- mümkündür
- lowest possible
- en küçük ihtimal
- make possible
- olanak vermek
- make possible
- olanak tanımak
- maximum possible loss
- (Sigorta) azami muhtemel zarar
- maximum possible loss
- (Sigorta) olası en yüksek zarar
- possibility
- gerçekleşmesi mümkün olan olay
- possibility
- olasılık/olanak
- possibility
- olanaklılık
- possibly
- mümkün olarak
- possibly
- belki/imkan dahilinde
- regard as possible
- ihtimal vermek
- sound possible
- olası gelmek
- the possible
- imkân
- the possible
- olası şey
- to be possible
- mümkün olmak
- with all possible dispatch
- mümkün olduğunca hızlı
- with all possible dispatch
- en son hızla
- would you please send this letter as quickly as possible
- bu mektubu hemen gönderir misiniz
- would you please send this package as quickly as possible
- bu küçük paketi hemen gönderir misiniz
- would you please send this parcel as quickly as possible
- bu koliyi hemen gönderir misiniz