more-than teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- -den daha fazla
- be more royalist than the king
- kraldan çok kralcı olmak
- don't bite off more than you can chew
- (deyim) boyundan büyük işlere kalkışma
- in excess of
- den fazla
- in excess of
- -i geçen
- in excess of
- onu geçen
- it is more than probable that
- büyük bir olasılıkla
- more royalist than the king
- kraldan çok kralcı olmak
- more than
- (Bilgisayar) büyüktür
- more than
- (Bilgisayar) iletinin yaşı
- more than
- (Bilgisayar) en az
- more than
- daha fazla
O harcadığından daha fazla para kazanıyor.
- She earns more than she spends.
Tatoeba: Çünkü bir dil sözcüklerinin toplamından daha fazladır.
- Tatoeba: Because a language is more than the sum of its words.
- more than half of
- yarısından çoğu
- more than once
- bir çok kez
- nothing more than
- yalnız
- there is more to it than that
- o kadar basit değil
- any more than
- -den daha fazla
- bite off more than one can chew
- başından büyük işe girişmek
- in excess of
- -den fazla
- in more cases than not
- genellikle
- more often than not
- çoğu zaman
- more often than not
- genellikle
- more than
- den çoğu
- more than enough
- ihtiyaçtan fazla
- more than meets the eye
- göründüğünden fazla
- more than one
- birçok defa
- much more than
- den çok daha fazla
- nothing more or less than
- sadece
- nothing more or less than
- sırf
- nothing more than
- sadece
- Don't bite off more than you can chew
- (Atasözü) Çiğneyebileceğinden fazlasını ısırma
- It is more than probable that ...
- Büyük bir olasılıkla
- More than ever before
- Daha önce hiç olmadığı kadar
More than ever before, consumers are desiring for ‘greener’ products.
- Of all their loyal servants none was more so than he
- Onların sadık hizmetkârlarından hiçbiri ondan daha sadık olamazdı
- There is more to it than meets the eye
- (deyim) (There iş more to it than meets the eye) Dahası ..., dahası da var, sadece bu değil, dahası da var, bu işin görünen kısmı, dahası da var
- Words cut more than swords
- (Atasözü) Bıçak yarası geçer, dil yarası geçmez
- You can catch more flies with honey than with vinegar
- (Atasözü) Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır
- bite off more than one can chew
- k. dili başından büyük işlere/işe girişmek/kalkışmak
- enough or more than enough
- yeterli veya daha yeterince fazla
- far more than
- çok daha
Öğrettiğimden çok daha fazla şey öğrendim.
- I learned far more than I taught.
- for more than
- den uzun bir süredir
For more than a decade,economists have maintained as the dollar was too expensive and its devaluation was unavoidable.
- kids love internet more than anything else
- çocuklar interneti diğer her şeyden daha çok seviyorlar
- little more than
- Biraz daha
- more often than not
- Çoğunlukla
More often than not, a student will come up with the right answer.
- more than
- -den çoğu
- more than anything
- her şeyden çok
- more than enough
- Gereğinden fazla, yeter de artar
- more than ever
- her zamankinden daha/çok
- more than ever
- Her zamankinden çok
- more than ever
- Daima,sonsuza değin
My love will last more than ever.
- more than likely
- göre daha sık
- more than meets the eye
- (in, to sth) göründüğü gibi değil
- more than meets the eye
- İncelenen bir eşya (durum) 'un gözle görülenden daha karmaşık (fazlasının) olduğunu belirtmek için kullanılır
- more than one can shake a stick at
- sürüsüne bereket
- not more than
- fazla
- nothing more or less than
- -den başka bir şey değil, sırf, sadece
- of more than
- aşan
- there is more to it than
- (deyim) (There iş more to it than meets the eye) Dahası ..., dahası da var, sadece bu değil, dahası da var, bu işin görünen kısmı, dahası da var
- there is more to it than that
- (deyim) (There iş more to it than meets the eye) Dahası ..., dahası da var, sadece bu değil, dahası da var, bu işin görünen kısmı, dahası da var
- there is more to it than that
- Bundan daha fazlası var
I believe (that) there is more to it than that !.
- to more than
- fazla
- wear more than one hat
- bir koltukta iki karpuz taşımak
- bite off more than one
- {k} başından büyük işlere/işe girişmek/kalkışmak
- bite off more than one can chew
- (fiil) başından büyük işe girişmek
- family with more than one kid
- çok çocuklu aile
- have more than one string to one's bow
- birden fazla seçeneği olmak
- in excess of
- aşan
Richter ölçeğine göre büyüklüğü 5.0'ı aşan beş sarsıntı sadece bu hafta Japonya sarstı, ancak bilim adamları beklenen en büyük artçının henüz vurmadığı konusunda uyarıyorlar.
- Five tremors in excess of magnitude 5.0 on the Richter scale have shaken Japan just this week, but scientists are warning that the largest expected aftershock has yet to hit.
- in excess of
- geçen
- it is more than
- Büyük bir olasılıkla
- it was more than i could eat
- bu benim yiyebileceğimden fazlaydı
- more often than not
- sık sık
Sık sık okula geç kalır.
- More often than not, he is late for school.
öğrenciler Sık sık kulüp etkinliklerini akademik derslere tercih edebilirler.
- More often than not, students prefer club activities to academic classes.
- more often than not
- sıkça
- more often than not
- ekseriya
- more than enough
- yeter de artar
- more than one
- birden fazla
Tom daha önce Mary'yi John'la birlikte birden fazla ortamda görmüştü ve sonunda onların birbirlerini gördüklerini anladı.
- Tom had seen Mary with John on more than one occasion before and finally figured out that they were seeing each other.
Tom şu ana kadar birden fazla iş teklifi aldı.
- Tom certainly has had more than one job offer by now.
- much more than
- -den çok daha fazla
- no more than
- -den daha çok değil
- parents with more than one kid
- çok çocuklu aile
- this is more than i can pay
- bu ödeyebileceğimden fazla
