Onlar çoğunlukta olduğuna inanıyordu.
- They believed they were in the majority.
Büyük bir çoğunlukla seçimi kazandı.
- He won the election by a large majority.
Tenislerdekilerle karşılaştırılabilen dört büyük golf turnuvası hangileridir.
- What are the four major golf tournaments comparable to the ones in tennis?
Yeni yasa büyük bir reformdu.
- The new law was a major reform.
Golf sahaları su kirliliğinin başlıca sebeplerinden biridir.
- Golf courses are a major cause of water pollution.
Çözülmesi gereken başlıca üç sorunumuz var.
- We've got three major problems that need to be solved.
Kate asıl branş olarak Almancayı alıyor.
- Kate is majoring in German.
Tom mimariyi asıl branş olarak seçiyor.
- Tom is majoring in architecture.
O, gelirinin önemli bir bölümünü gıdaya harcıyor.
- She spends a major part of her income on food.
O, senin önemli sorunundur.
- That is your major problem.
Üniversitede ana branş olarak ne seçtin?
- What did you major in at college?
Tom Fransızcayı ana branş olarak seçmeye karar verdi.
- Tom decided to major in French.
Tom bir müzik majörü değil.
- Tom isn't a music major.
Binbaşıyı değiştirmeyi düşünüyorum.
- I'm thinking of changing majors.
Binbaşı Anderson savaşı durdurmaya hazırdı.
- Major Anderson was ready to stop fighting.
Yeni sözleşme sadece yüzde 56'lık bir oy çokluğu ile onaylandı.
- The new contract was ratified by a majority of only 56 percent.
Binbaşı yüzbaşının üstündedir.
- A major is above a captain.
Esas branşım orta çağ Avrupa tarihidir.
- My major is medieval European history.
Esas branş olarak hangi konuyu seçtin?
- What subject do you major in?
This is Major Jones.
I have decided to major in mathematics.
On receiving the news of his promotion, Charles Snodgrass said he was delighted to be entering his majority.
The winner with 53% had a 6% majority over the loser with 47%.
By the time I reached my majority, I had already been around the world twice.
The majority agreed that the new proposal was the best.