Tom havayı hafifletmeye çalıştı.
- Tom tried to lighten the mood.
Yükü hafifletmek zorundayız.
- We have to lighten the load.
Yükü hafifletmek zorundayız.
- We have to lighten the load.
O, atmosferi hafifletmek için bir şarkı söyledi.
- He sang a song to lighten the atmosphere.
I wish he'd lighten up a bit and realize that we were only joking.