learned- teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- <span class="word-self">learnedspan>
- bilgili
Hiç kimse çok bilgili değil ki her şeyi bilebilsin.
- No one is so learned that he can know all things.
Tom bilgili bir adam.
- Tom is a learned man.
- learn
- {f} öğrenmek
Yabancı dil öğrenmek zordur.
- It's difficult to learn a foreign language.
Yabancı dil öğrenmek zordur.
- It's hard to learn a foreign language.
- <span class="word-self">learnedspan>
- bilge
- learn
- öğrenme
Yabancı dil öğrenmek zordur.
- It's hard to learn a foreign language.
Yabancı dil öğrenmek zordur.
- Learning a foreign language is difficult.
- <span class="word-self">learnedspan>
- learnedly derin bilgi ile
- <span class="word-self">learnedspan>
- âlimane
- <span class="word-self">learnedspan>
- allame
- learn
- learn öğren
- learn
- {f} haber almak
- <span class="word-self">learnedspan>
- bilgi
Güvenilir kaynaklardan onun hakkında bilgi edindim.
- We learned about that from reliable sources.
Bilgili insanlar cahil insanları küçümseme eğilimindedir.
- The learned are apt to despise the ignorant.
- <span class="word-self">learnedspan>
- öğrenilen
Beşikte öğrenilen mezara kadar taşınır.
- What is learned in the cradle is carried to the tomb.
- <span class="word-self">learnedspan>
- öğrenilmiş
Zorbalık öğrenilmiş bir davranıştır.
- Bullying is a learned behavior.
- <span class="word-self">learnedspan>
- okumuş
- <span class="word-self">learnedspan>
- kültürlü
- <span class="word-self">learnedspan>
- (Osmanlıca) muttali
- <span class="word-self">learnedspan> helplessness
- (Pisikoloji, Ruhbilim) öğrenilmiş çaresizlik
- <span class="word-self">learnedspan> man
- allame
- learn
- öğren
Hayallerimden biri İzlandaca öğrenmek.
- One of my dreams is to learn Icelandic.
Yabancı dil öğrenmek zordur.
- Learning a foreign language is difficult.
- <span class="word-self">learnedspan>
- {f} öğren
Altı yaşında o, daktiloyu kullanmayı öğrendi ve öğretmenine el ile yazmayı öğrenmesine gerek kalmadığını söyledi.
- At the age of six he had learned to use the typewriter and told the teacher that he did not need to learn to write by hand.
Yunan kültürü hakkında çok şey öğrendim.
- I learned a lot about Greek culture.
- learn
- learn by heart ezberden öğrenmek
- learn
- ezberlemek
Şiiri ezberlemek zorunda kaldık.
- We had to learn the poem by heart.
Şiiri ezberlemek bir saatimi aldı.
- It took me an hour to learn the poem by heart.
- Learn
- bigin
- learn
- learn by rote tekrarlaya tekrarlaya ezberlemek
- <span class="word-self">learnedspan> journal
- öğrendim dergi
- <span class="word-self">learnedspan> library
- öğrenilen kütüphane
- <span class="word-self">learnedspan> more
- daha öğrendi
- <span class="word-self">learnedspan> society
- öğrendim toplum
- self <span class="word-self">learnedspan>
- Alaylı, gerekli okul eğitimini görmeden kendini yetiştirmiş olan (kimse), mektepli karşıtı
- well-<span class="word-self">learnedspan>
- iyi öğrenilmiş
- Center for Army Lessons <span class="word-self">Learnedspan>
- (Askeri) Kara Kuvvetleri Alınan Dersler Merkezi
- Joint Universal Lessons <span class="word-self">Learnedspan> (report)
- (Askeri) Müşterek Alınan Evrensel Dersler (Rapor)
- Joint Universal Lessons <span class="word-self">Learnedspan> System
- (Askeri) Müşterek Alınan Evrensel Dersler Sistemi
- joint center for lessons <span class="word-self">learnedspan>
- (Askeri) müşterek alınan dersler merkezi
- <span class="word-self">learnedspan>
- {s} bilgin
- <span class="word-self">learnedspan>
- learnedness bilginlik
- <span class="word-self">learnedspan>
- {s} alim
- <span class="word-self">learnedspan>
- learn öğren
- <span class="word-self">learnedspan> man
- bilgin
- <span class="word-self">learnedspan> opinion
- (Kanun) durhül mütalaa
- <span class="word-self">learnedspan> opinion
- (Kanun) uzman görüşü
- <span class="word-self">learnedspan> word
- (Dilbilim) yazın biçim
- lessons <span class="word-self">learnedspan> centre
- (Askeri) alınan dersler merkezi