karşıda

listen to the pronunciation of karşıda
Türkçe - İngilizce
opposite

Opposite there is a six-story building. - Karşıda altı katlı bir bina var.

over there

There is a coffee shop over there. - Orada karşıda bir kahvehane var.

Tom's car's parked over there. - Tom'un arabası karşıda park edilmiştir.

as per margin
karşı
{e} against

My university friend is against terror. - Üniversite arkadaşım terör karşıtı.

If God is with us, then who can be against us? - Eğer Allah bizimleyse, sonra kim bize karşı çıkabilir?

karşı
{e} versus

The exchange rate of the dollar versus the euro has declined. - Doların Avroya karşı kuru inişe geçti.

karşı
{s} opponent

Lincoln welcomed his old political opponent. - Lincoln eski siyasi rakibini karşıladı.

He doesn't stand a chance against his opponent. - Onun rakibine karşı bir şansı yok.

karşı
{s} contrary

There is no evidence to the contrary. - Hiçbir karşıt kanıt yoktur.

karşı
opposite; against; contrary; discordant; facing; toward, towards, to opposite side
karşı
opposite

Whose house is opposite to yours? - Kimin evi seninkinin karşısında?

Their house is just opposite the bus stop. - Onların evi otobüs durağının tam karşısında.

karşı
counter

The policeman discovered counterevidence. - Polis karşı delili keşfetti.

He countered their proposal with a surprising suggestion. - O, onların teklifine şaşırtıcı bir öneri ile karşılık verdi.

karşı
{e} towards

They behave towards Muslims in a way in which no Muslim would behave towards an unbeliever. - Onlar müslümanlara hiçbir müslümanın kâfire karşı davranmadığı şekilde davranıyorlar.

My attitude towards him changed. - Ona karşı tavrım değişti.

karşı
before

He said that he had met her a week before. - O,bir hafta önce onunla karşılaştığını söyledi.

I think I've met you before. - Seninle daha önce karşılaştığımı düşünüyorum.

karşı
{e} to
karşı
in spite of the fact that
karşı
(Bilgisayar) disagree

John Rutledge disagreed strongly. - John Rutledge şiddetle karşı çıktı.

To be quite honest with you, I disagree with that statement. - Sana karşı oldukça dürüst olmak gerekirse, o açıklamaya katılmıyorum.

karşı
(Biyokimya) trans

One problem translators face is that sometimes the source document is poorly written. - Çevirmenlerin karşılaştığı bir sorun kaynak belgenin kötü yazılmasıdır.

Compare the translation with the original. - Çeviriyi orijinali ile karşılaştırın.

karşı
(Bilgisayar) remote
karşı
in contrast

In contrast to yesterday, it isn't hot at all today. - Düne karşın,bugün hiç sıcak değil.

karşı
adverse
karşı
averse
karşı
derogative
karşı
to counter
karşı
opposed to

I'm opposed to what he said. - Onun söylediğine karşıyım.

He's opposed to racial discrimination. - Irksal ayrımcılığa karşı çıktı.

karşı
agains

I am against this project. - Ben bu projeye karşıyım.

If God is with us, then who can be against us? - Eğer Allah bizimleyse, sonra kim bize karşı çıkabilir?

Karşı
(Tıp) ante
karşı
anti

Anti-Chinese sentiment is on the rise in Myanmar. - Myanmar'da Çin karşıtı düşünceler artıyor.

Many people don't realize that antibiotics are ineffective against viruses. - Birçok kişi antibiyotiklerin virüslere karşı yararsız olduklarının farkında değiller.

karşı
toward, to, for
karşı
against, as a cure for, as a countermeasure to
karşı
against, contrary to
karşı
con

All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood. - Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.

I contended against falsehood. - Sahteciliğe karşı savaştım.

karşı
toward

They behave towards Muslims in a way in which a Muslim would never behave towards his enemy. - Onlar müslümanlara karşı bir müslümanın düşmanına karşı asla davranmadığı şekilde davranıyor.

All human beings are born free and equal in dignity and rights. They are endowed with reason and conscience and should act towards one another in a spirit of brotherhood. - Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.

karşı
discordant
karşı
athwart
karşı
contra

In contrast to yesterday, it isn't hot at all today. - Düne karşın,bugün hiç sıcak değil.

Never contradict your elders. - Asla büyüklerinize karşı söz söylemeyin.

karşı
gainst
karşı
facing, in the direction of, toward
karşı
for

Fortunately they had no storms on the way. - Bereket versin ki, yolda fırtınayla karşılaşmadılar.

We must provide food and clothes for the victims. - Mağdur kimselerin yiyecek ve giyecek ihtiyaçlarını karşılamalıyız.

karşı
counter-, anti-
karşı
opposing

They are strongly opposing my proposal. - Onlar benim önerime kuvvetle karşı çıkıyorlar.

Environmentalists are opposing the Keystone XL pipeline. - Çevreciler, Keystone XL boru hattına karşı çıkıyorlar.

karşı
facing

Tom is facing financial problems. - Tom mali sorunlarla karşı karşıya.

Tom is facing a challenge. - Tom bir meydan okuma ile karşı karşıya.

karşı
opposed

I'm sorry, but I am opposed to this project. - Üzgünüm, ama bu projeye karşıyım.

I'm opposed to what he said. - Onun söylediğine karşıyım.

karşı
repugnant
karşı
facing, opposite
karşı
derogate
karşı
with

Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work. - Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.

I met with my teacher in the theater. - Tiyatroda öğretmenimle karşılaştım.

Türkçe - Türkçe

karşıda teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

karşı
Yol, deniz, ırmak vb.nin öbür kıyısı veya yanı: "Karşıki kıyıda yün denkleri çıkaran gemiye haykırdık, işaretler ettik."- R. H. Karay. Ön, kat, huzur: "İkisi birden müdürün karşısına çıkarlar."- Y. Z. Ortaç
Karşı
alın
karşı
Bulunan yere göre önde, ileride olan
karşı
Bir şeyin, bir yerin, bir kimsenin, esas tutulan yüzünün ilerisi
karşı
Karşılık olarak, mukabil: "Bir ölüm haberine karşı ben, içimde bin ezinti, bin çöküntü duydum."- A. Ş. Hisar. İçin, hakkında: "Edebiyata karşı ilk alaka sizde nasıl ve ne zaman başladı?"- S. F. Abasıyanık. -e doğru: "Bir sabaha karşı yine çakal sesleriyle uyanmıştım."- S. F. Abasıyanık
karşı
Karşıt, zıt, muhalif
karşı
Yol, deniz, ırmak vb.nin öbür kıyısı veya yanı
karşı
Doğru, sularında
karşı
İçin, hakkında
karşı
Yüzünü bir şeye doğru çevirerek
karşı
Ön, kat, huzur
karşı
Bir şeyin, bir yerin, bir kimsenin, esas tutulan yüzünün ilerisi: "Karşımdaki kitap rafında eserlerim sırayla duruyor."- H. E. Adıvar
karşı
Karşılık olarak, mukabil