The roots of this tree go down deep.
- Bu ağacın kökleri derinlere uzanıyor.
Money is the root of all evil.
- Para bütün kötülüğün köküdür.
His idea will radically alter our way of life.
- Onun fikri yaşam tarzımızı kökünden değiştirecektir.
This discovery has the potential to radically change the field.
- Bu keşif alanı kökünden değiştirmek için potansiyele sahiptir.
The origin of the fire is unknown.
- Ateşin kökeni bilinmemektedir.
When you watch television or listen to the radio, the music which you hear is often African in origin.
- Televizyon izlediğinde ya da radyo dinlediğinde, dinlediğiniz müzik genellikle Afrika kökenlidir.
Employers cannot refuse to hire workers because of their race, religion, ethnic origin, skin colour, sex, age, marital status, disability or sexual orientation.
- İşverenler ırkları, dinleri, etnik kökenleri, deri renkleri, cinsiyetleri, yaşları, medeni durumları, engellilikleri ya da cinsel yönelimleri nedeniyle işçileri işe almayı reddemezler.
The orchardist grafted an apple bud onto the rootstock.
- Meyve bahçesi uzmanı bir elma tomurcuğunu kök gövde üzerine aşıladı.
He stumbled on the stump.
- O, kök kalıntısı üzerinde tökezledi.
Such languages as Russian, Polish, Czech and Bulgarian have common Slavic roots.
- Rusya, Polonya, Çek ve Bulgaristan'ın ortak Slav kökleri var.
Pull the plant up by the roots.
- Bitkiyi kökleriyle çekin.
The cube root of twenty-seven is three.
- Yirmi yedinin küp kökü üçtür.