Hiçbir işi yarım yamalak yapma.
- Never do things by halves.
İşleri yarım bırakmamalısın.
- You shouldn't do things by halves.
Sonunda, John ve Sue elmayı ikiye bölmeye karar verdiler.
- At last, John and Sue decided to cut the apple into halves.
Hiçbir işi yarım yamalak yapma.
- Never do things by halves.
İşleri yarım bırakmamalısın.
- You shouldn't do things by halves.
Sözlük, yaklaşık yarım milyon kelime içeriyor.
- The dictionary contains about half a million words.
Yarım düzine yumurta aldım.
- I bought half a dozen eggs.
Sonunda, John ve Sue elmayı ikiye bölmeye karar verdiler.
- At last, John and Sue decided to cut the apple into halves.
Dr. Svensen konuyu öyle geniş bir şekilde araştırdı ki onun kaynakçası kitabının yarı ağırlığını oluşturuyor.
- Dr. Svensen researched the issue so extensively that his bibliography makes up half the weight of his book.
Senin evinin ve benimkinin arasında orta noktada buluşalım.
- Let's meet halfway between your house and mine.
İşleri yarım bırakmamalısın.
- You shouldn't do things by halves.
Hiçbir işi yarım yamalak yapma.
- Never do things by halves.
Saat altı buçukta döneceğim.
- I'll return at half past six.
Bir buçuk asırlık bir karmaşadan sonra kraliyet otoritesi yeniden kuruldu.
- Only after a century and a half of confusion was the royal authority restored.
Sözlük, yaklaşık yarım milyon kelime içeriyor.
- The dictionary contains about half a million words.
Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı.
- He began his meal by drinking half a glass of ale.
Yağmur ormanlarının, dünya yüzeyinin sadece yüzde ikisini kaplamasına rağmen; vahşi bitki, hayvan ve bitki türlerinin yarısından fazlası orada yaşar.
- Although rainforests make up only two percent of the earth's surface, over half the world's wild plant, animal and insect species live there.
İşin yarısını yaptım ve şimdi bir mola verebilirim.
- I've done half the work, and now I can take a break.
Hiçbir işi yarım yamalak yapma.
- Never do things by halves.
Tom kağıt parçasını yarı yarıya katladı.
- Tom folded the piece of paper in half.
Tom, armudu yarı yarıya böldü.
- Tom cut the pear in half.
Tom sadece kısmen şaka yapıyordu.
- Tom was only half joking.
Bu araba, motor silindirlerinin yarısını devre dışı bırakabilir.
- This car can deactivate half of its engine's cylinders.
Saat neredeyse yedi buçuktur.
- It's almost half past eleven.
Neredeyse yarım saattir bekliyorum.
- I have been waiting for almost half an hour.
Let's go halves in this big watermelon.
Three-quarters minus a quarter is a half.
Assumed from thence a half consent.
Their children spoke half in the speech of Ashdod.
A friendship so complete Portioned in halves between us.
I went to the bar where I bought a pint and two large brandies. ... Not brandy, she replied, but I could use a long drink - maybe a half of lager..
a half bushel; a half hour; a half dollar; a half view.
A half uncle or half aunt or half cousin.
The four halves of the house.
A half brother or half sister.
... and later, guide the explorers who will connect two halves of the world. ...
... connect the two halves of the world. ...