Tom iki dilli büyümek için şanslıydı.
- Tom was lucky to grow up bilingual.
Büyümek istemiyorlar.
- They don't want to grow old.
Bitkilerin yetişmek için güneş ışığına ihtiyacı var.
- Plants need sunlight to grow.
Sami, Kosta Rika'ya gitmek ve muz yetiştirmek istiyordu.
- Sami wanted to go to Costa Rica and grow bananas.
Bu toprakta herhangi bir şeyi yetiştirmek zordur.
- It's difficult to grow anything in this soil.
Aşk iki kişi arasındaki büyümeye başladı.
- Love began to grow between the two.
Ağaç büyümeyi durdurdu.
- The tree stopped growing.
Tatoebanın popülaritesi kurulduğu günden beri katlanarak artmaktadır.
- Tatoeba's popularity has been growing exponentially since the day of its inception.
Elektrikli araçların popülaritesi artmaktadır.
- Electric vehicles are growing in popularity.
Tom, bütün yaz sakal uzatmaktadır.
- Tom has been growing a beard all summer.
Bu kalın bıyığı uzatmak uzun zamanımı aldı.
- Growing this thick mustache has taken me quite a while.
Büyüdüğünde ne olmak istersin?
- What do you want to be when you grow up?
Büyük ve güçlü olmak için büyüyebilesin diye sebzelerini ye.
- Eat your vegetables so that you will grow up to be big and strong.
Büyüdüğüm zaman bir pilot olmak istiyorum.
- I want to be a pilot when I grow up.
O, büyüdüğünde doktor olacak.
- He is going to be a doctor when he grows up.
Bir ağacı büyütmek yıllar alır, ve ama onu kesmek saniyeler sürer.
- It takes years to grow a tree, yet it takes seconds to cut it.
The town grew smaller and smaller in the distance as we travelled.
A long tail began to grow from his backside.
He grows peppers and squash each summer in his garden.
... fought for our country. That grows our economy. So we just have a different theory. And when ...
... and that number grows to north of 25 million when you factor ...