gezinmek

listen to the pronunciation of gezinmek
Türkçe - İngilizce
wander
promenade
move around
hang around
go
go around
cruise
get

In the end, because of the disease, he became unable to walk and had to use a motorized wheelchair to get around. - Sonunda, hastalıktan dolayı yürüyemez hale geldi ve gezinmek için motorlu tekerlekli sandalye kullanmak zorunda kaldı.

Tom used crutches to get around. - Tom gezinmek için koltuk değneği kullandı.

get about
loaf
walk

In the end, because of the disease, he became unable to walk and had to use a motorized wheelchair to get around. - Sonunda, hastalıktan dolayı yürüyemez hale geldi ve gezinmek için motorlu tekerlekli sandalye kullanmak zorunda kaldı.

prowl
roam around
ramble
get around

In the end, because of the disease, he became unable to walk and had to use a motorized wheelchair to get around. - Sonunda, hastalıktan dolayı yürüyemez hale geldi ve gezinmek için motorlu tekerlekli sandalye kullanmak zorunda kaldı.

Tom used crutches to get around. - Tom gezinmek için koltuk değneği kullandı.

to stroll, walk around, promenade
perambulate
stray
roam
rove
take a walk
wander about
to get about, to get around, to wander about, to stroll, to ramble, to roam
go for a walk
rove about
to wander about, wander aimlessly, roam
hang about
take a stroll
mus. to pass slowly from one makam to another while improvising
go for a stroll
stroll
mosey
walk about
range over
range
range through
walk around
meander
bat around
gezinmek (bir yerde)
perambulate
gezinme
navigation
gezinme
roam

They were encouraged not to let their cattle roam freely. - Sığırlarının serbestçe başıboş gezinmelerine izin vermemeleri teşvik edildi.

gezin
(Bilgisayar) hover
gezinme
cruise
gezin
{f} loaf
gezin
wander about
gezin
get around

I don't get around as well as I used to. - Ben eskisi kadar iyi gezinmiyorum

Tom can't get around without a wheelchair. - Tom tekerlekli sandalye olmadan gezinemiyor.

gezin
walk about
gezin
got around
gezin
{f} promenade
gezin
{f} pace
gezin
{f} go around
gezinme
wandering

I don't want Tom wandering around the mall by himself. - Tom'un alışveriş merkezinde tek başına gezinmesini istemiyorum.

gezinme
{i} promenade
gezinme
(Otomotiv) play
arasında gezinmek
wander between
amaçsız gezinmek
roam about
amaçsız gezinmek
roam
ağır ağır gezinmek
stroll
bacakları uyuştuğu için gezinmek
stretch one's legs
boş boş gezinmek
roam about
deli gibi gezinmek
dwale
etrafında gezinmek
hover
gezin
strolling

We can do lots of strolling. - Bir sürü gezinti yapabiliriz.

gezinme
mus. slowly passing from one makam to another while improvising
gezinme
wandering, strolling
gezinme
tramp
gezinme
ramble
gezinme
a stroll; pleasure trip; excursion
gezinme
saunter
gezinme
strolling
gezinme
walkabout
gezinme
(Nükleer Bilimler) travel
üzerinde gezinmek
(parmaklar) sweep
Türkçe - Türkçe
Eğlenmek, vakit geçirmek için gezmek, dolaşmak, seyran etmek: "Başı bir düşünceyle ağırlaşmış gibi öne düşük, elleri cebinde, geziniyordu."- P. Safa
Belirli bir çevre içinde gezip durmak: "Bir akşam rıhtım boyunda geziniyordum."- S. F. Abasıyanık. Özellikle doğaçtan yapılan müzikte, ezgiyi belli bir makam anlayışı içinde değişik perdeler üzerinde çalmak, dolaşmak
Belirli bir çevre içinde gezip durmak
Özellikle doğaçtan yapılan müzikte, ezgiyi belli bir makam anlayışı içinde değişik perdeler üzerinde çalmak, dolaşmak
Eğlenmek, vakit geçirmek için gezmek, dolaşmak, seyran etmek
dolaşmak
gezelemek
gezinme
Gezinmek işi, seyran
gezinmek