genişce

listen to the pronunciation of genişce
Türkçe - İngilizce

genişce teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı

genişçe
capaciously
genişçe
rather wide, somewhat broad
genişçe
broadly
genişçe
widely
geniş
large

Tom really does detest giving speeches in front of large audiences. - Tom geniş kitlenin önünde konuşma yapmaktan hoşlanmaz.

Our house is large enough for five of us. - Bizim ev beşimize yetecek kadar geniş.

geniş
broad

Jim has broad shoulders. - Jim'in geniş omuzları var.

He has broad shoulders. - Onun geniş omuzları vardı.

geniş
{s} wide

When Columbus discovered America, bison (American buffalo) inhabited a wide-ranging area. - Columbus Amerika'yı keşfettiği zaman, bizon ( Amerikan mandası ) geniş bir alanda yaşıyordu.

The streets of New York are very wide. - New York'un caddeleri çok geniştir.

geniş
extensive

The fire caused extensive damage. - Yangın geniş çaplı hasara neden oldu.

The damage is too extensive. - Zarar çok geniş çaplıdır.

geniş
vast

Sami loved hiking in the vast Canadian wilderness. - Sami, Kanada'nın geniş, vahşi doğasında yürüyüşe bayılıyordu.

A vast desert lay before us. - Geniş bir çöl önümüzde uzanıyor.

geniş
exhaustive
Geniş
(Tıp) latus
Geniş
(Tıp) lata
geniş
spacious

This car is spacious and comfortable. - Bu araba geniş ve komforlu.

This car is spacious and practical. - Bu araba geniş ve kullanışlı.

geniş
{s} cosmical
geniş
{s} full
geniş
{s} extended

From Sendai I extended my journey to Aomori. - Seyahatimi Sendai'den Aomori'ye kadar genişlettim.

Never buy extended warranties. - Asla genişletilmiş garantiler almayın.

geniş
(Bilgisayar) expanded

My attic will be expanded. - Benim tavan genişletilecek.

He expanded his research. - O, araştırmasını genişletti.

geniş
(Bilgisayar) thick
geniş
(Dilbilim) timeless
geniş
sweeping
geniş
(Bilgisayar) extend

The city wants to extend the road. - Şehir yolu genişletmek istiyor.

From Sendai I extended my journey to Aomori. - Seyahatimi Sendai'den Aomori'ye kadar genişlettim.

geniş
broader

We should judge matters on a broader basis. - Meseleleri daha geniş bir temelde yargılamalıyız.

geniş
commodious

I found the suites capacious, the sofas commodious, the sandwiches copious. - Ben, suitleri ferah, kanapeleri geniş sandviçleri bol buldum.

geniş
roomy
geniş
catholic
geniş
cosmic
geniş
voluminous
geniş
comprehensive
geniş
ample

There is an ample market for this product. - Bu ürün için geniş bir pazar var.

There's ample room in the attic. - Çatı katında geniş bir oda var.

geniş
expansive

When you travel abroad, you feel very expansive, and it's easy to overspend in a mood like that. - Yurt dışına seyahat ettiğinde çok geniş hissedersin. Böyle bir ruh hali içinde fazla para harcamak kolaydır.

geniş
sizable
geniş
far-flung
geniş
wider

The gap between rich and poor is getting wider. - Zengin ve yoksul arasındaki uçurum daha da genişliyor.

We want to reach a wider audience. - Biz daha geniş bir dinleyici kitlesine ulaşmak istiyoruz.

geniş
broadest
geniş
larger

China is larger than Japan. - Çin, Japonya'dan daha geniştir.

geniş
walk in
geniş
spacious, extensive, vast, expansive
geniş
obtuse
geniş
capacious

I found the suites capacious, the sofas commodious, the sandwiches copious. - Ben, suitleri ferah, kanapeleri geniş sandviçleri bol buldum.

I'm wearing a jacket with capacious pockets. - Ben geniş cepli bir ceket giyiyorum.

geniş
wide, broad; spacious, vast, roomy, ample; comprehensive, extensive, exhaustive; carefree
geniş
(Hukuk) broad, extensive
geniş
broadly
geniş
wide, broad
geniş
splay
geniş
open

Tom's eyes opened wide. - Tom'un gözleri geniş açıldı.

Tom opened his mouth wide. - Tom onun ağzını geniş açtı.

geniş
elbowroom
geniş
diffuse
Türkçe - Türkçe

genişce teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

genişçe
Biraz geniş
genişçe
Biraz geniş: "Babam bu güvercinlere, gaz sandıklarından genişçe bir yuva yaptı."- M. Ş. Esendal
geniş
Bol
Geniş
(Osmanlı Dönemi) BESAT
Geniş
(Osmanlı Dönemi) GAYDAK
Geniş
(Osmanlı Dönemi) CEVA'
Geniş
gen

New York'un caddeleri çok geniştir. - New York'un caddeleri çok geniş.

New York'un caddeleri çok geniş. - New York'un caddeleri çok geniştir.

Geniş
(Osmanlı Dönemi) FECM
Geniş
(Osmanlı Dönemi) BAKIR
Geniş
(Osmanlı Dönemi) BASİT
geniş
Eni çok olan, enli, vâsi: "Geniş, bomboş bir taşlığın serin, rutubetli küf kokusu duyuldu."- P. Safa
geniş
Eni çok olan, enli, vâsi
geniş
Kapsamı büyük, dar sınırlar içinde kalmayan, yaygın
geniş
Kolay kolay tasalanmayan, hoşgörülü, rahat: "Besbelli geniş, olabildiğince umursamaz görünmek istiyordu."- A. İlhan. Çok
geniş
Çok

New York'un caddeleri çok geniştir. - New York'un caddeleri çok geniş.

New York'un caddeleri çok geniş. - New York'un caddeleri çok geniştir.

geniş
Alanı büyük olan, dar karşıtı: "Bu ağaç, bir geniş bostan duvarının dış tarafında idi."- O. C. Kaygılı
geniş
Bol (elbise)
geniş
Kolay kolay tasalanmayan, hoşgörülü, rahat
geniş
Alanı büyük olan, dar karşıtı
geniş
(Osmanlı Dönemi) vâsia