The river flooded a large area.
 - Nehir geniş bir alanı su altında bıraktı.
Our house is large enough for five of us.
 - Bizim ev beşimize yetecek kadar geniş.
She has broad shoulders.
 - Onun geniş omuzları var.
He has broad shoulders.
 - Onun geniş omuzları vardı.
My living room has wide windows.
 - Oturma odamda geniş pencereler var.
The streets of New York are very wide.
 - New York'un caddeleri çok geniştir.
The strong earthquake in Hokkaido caused extensive damage.
 - Hokkaido'daki şiddetli deprem geniş çaplı hasara neden oldu.
The damage is too extensive.
 - Zarar çok geniş çaplıdır.
A vast desert lay before us.
 - Geniş bir çöl önümüzde uzanıyor.
Sami loved hiking in the vast Russian wilderness.
 - Sami, geniş Rus vahşi doğasında yürüyüşe çıkmayı seviyordu.
This car is spacious and practical.
 - Bu araba geniş ve kullanışlı.
Spacious apartments in Tokyo are hard to come by.
 - Tokyo'da geniş dairelere uğraması zordur.
From Sendai I extended my journey to Aomori.
 - Seyahatimi Sendai'den Aomori'ye kadar genişlettim.
Never buy extended warranties.
 - Asla genişletilmiş garantiler almayın.
My attic will be expanded.
 - Benim tavan genişletilecek.
He expanded his research.
 - O, araştırmasını genişletti.
The city wants to extend the road.
 - Şehir yolu genişletmek istiyor.
She wants to extend the no-smoking area.
 - O, sigara içilmeyen alanı genişletmek istiyor.
We should judge matters on a broader basis.
 - Meseleleri daha geniş bir temelde yargılamalıyız.
I found the suites capacious, the sofas commodious, the sandwiches copious.
 - Ben, suitleri ferah, kanapeleri geniş sandviçleri bol buldum.
There is an ample market for this product.
 - Bu ürün için geniş bir pazar var.
There's ample room in the attic.
 - Çatı katında geniş bir oda var.
When you travel abroad, you feel very expansive, and it's easy to overspend in a mood like that.
 - Yurt dışına seyahat ettiğinde çok geniş hissedersin. Böyle bir ruh hali içinde fazla para harcamak kolaydır.
The gap between rich and poor is getting wider.
 - Zengin ve yoksul arasındaki uçurum daha da genişliyor.
Tom opened the door wider.
 - Tom kapıyı daha geniş açtı.
China is larger than Japan.
 - Çin, Japonya'dan daha geniştir.
I found the suites capacious, the sofas commodious, the sandwiches copious.
 - Ben, suitleri ferah, kanapeleri geniş sandviçleri bol buldum.
I'm wearing a jacket with capacious pockets.
 - Ben geniş cepli bir ceket giyiyorum.
Tom's eyes opened wide.
 - Tom'un gözleri geniş açıldı.
We have to measure your intraocular pressure. Please open both eyes wide and look fixedly at this object here.
 - Göz merceğiniz içindeki baskıyı ölçmeliyiz. Lütfen iki gözünüzü genişçe açın ve sabit bir şekilde buradaki bu objeye bakın.
New York'un caddeleri çok geniştir.
 - New York'un caddeleri çok geniş.
New York'un caddeleri çok geniş.
 - New York'un caddeleri çok geniştir.
New York'un caddeleri çok geniş.
 - New York'un caddeleri çok geniştir.
New York'un caddeleri çok geniştir.
 - New York'un caddeleri çok geniş.