günümüz

listen to the pronunciation of günümüz
Türkçe - İngilizce
nowadays

Many shoes nowadays are made of plastics. - Günümüzde birçok ayakkabı plastikten yapılmaktadır.

People live longer nowadays. - Günümüzde insanlar daha uzun yaşıyor.

present-day

Surely, in the present-day society, we might as well consider it natural that consumption plays an important role in the life of man and is closely related to his well-being and happiness. - Şurası muhakkak ki, günümüz toplumunda tüketimin insan hayatında önemli bir yere haiz olduğunu ve refah seviyesini ve mutluluğunu yakından alâkadar etmesinin tabii olduğunu söyleyebiliriz.

The formation and movement of hurricanes are capricious, even with our present-day technology. - Günümüz teknolojisiyle bile kasırgaların oluşum ve hareketleri kaprislidir.

these days

People are so low down these days! - Günümüzde insanlar çok alçaklaştı!

modern day
present day

Don't worry, present day cosmetic surgery is much better than it used to be in Doctor Frankenstein's days. - Endişelenmeyin, günümüzün kozmetik cerrahisi, Doktor Frankenstein'ın günlerinde olduğundan çok daha iyidir.

gün
day

Good day, how are you? - İyi günler, nasılsın?

And I will raise it again in three days. - Ve onu üç günde tekrar kaldıracağım.

günümüz rakamları
Arabic numerals
günümüz rakamları
Arabic figures
günümüz rakamları
cipher
gün
day, days, time, times, period
gün
happy days, better times, days of happiness
gün
sunlight

Don't expose this chemical to direct sunlight. - Kimyasal maddeyi doğrudan güneş ışığına maruz bırakma.

This room doesn't get much sunlight. - Bu oda çok fazla güneş ışığı almıyor.

gün
present

We chose Mary a good birthday present. - Mary'ye iyi bir doğum günü hediyesi seçtik.

I got you a pen as a birthday present. - Doğum günü hediyesi olarak sana kalem aldım.

gün
today

Today is a sunny day. - Bugün güneşli bir gün.

Today is the hottest day this year. - Bugün, bu yılın en sıcak günüdür.

gün
(Bilgisayar) on
gün
sunshine

This room gets a lot of sunshine. - Bu oda bol güneş ışığı alır.

The sunshine tempted people out. - Güneş ışığı insanları dışarı çıkmaya özendirdi.

gün
time

How many times does the bus run each day? - Otobüs her gün kaç kez çalışır?

How many times a day does that bus run? - O otobüs günde kaç kez çalışır?

gün
special day, feast day
gün
date (a given point of time)
gün
day, time
gün
(Latin) dies

Sami will maintain his innocence until the day he dies. - Sami masumiyetini öldüğü güne kadar sürdürecek.

gün
a woman's at-home day
gün
the day
gün
on the day
gün
day a
gün
by the day
gün
daytime, day
gün
day; sun; sunlight, sunshine; daytime; today, present; time; age, period; good times; date; at-home day
gün
daylight, sunlight
gün
(Hukuk) date

Date of last revision of this page: 2010-11-03 - Bu sayfanın son güncellenme tarihi: 2010.11.03

Tom had a date for Valentine's Day. - Tom'un sevgililer günü için bir randevusu vardı.

gün
sun

A warm, sunny day is ideal for a picnic. - Ilık, güneşli bir gün piknik için idealdir.

In most countries, with the exception of the Arab countries and Israel, Saturday and Sunday are defined as the weekend. - Birçok ülkede, Arap ülkeleri ve İsrail hariç genellikle Cumartesi ve Pazar, hafta sonu günleri olarak ilan edilmiştir.

gün
bee

I'm worn out, because I've been standing all day. - Bütün gün ayakta durduğum için yoruldum.

I regret having been idle in my school days. - Okul günlerimde aylak olduğum için pişmanım.

Türkçe - Türkçe

günümüz teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

gün
Zaman, sıra: "Biz bu ihtiyara son günlerinde hiç aklından geçirmediği bir saadet sağladık."- H. Taner. Çağ, devir. İyi yaşanmış zaman
gün
Yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre: "Kız kardeşi üç yıl, bir gün olsun canı sıkılmadan yaşadı Tatvan'da."- N. Cumalı. İçinde bulunulan zaman: "Aylıkları, günün ihtiyaçları karşısında devede kulak gibi kalıyordu."- R. N. Güntekin
gün
Güneş ışığı
gün
Güneş: "Gün biraz yükselince ıssı bir sıcak kırları kapladı."- M. Ş. Esendal
gün
Gündüz: "Güneş, bütün gün enselerinde boza pişirmiş."- H. Taner
gün
Tarih
Gün
(Hukuk) YEVM
Gün
ruz
gün
Zaman, sıra
gün
Çoğunlukla ev hanımlarının ayın belirli günlerinde konuk ağırlamak için yaptıkları toplantı
gün
Güneş

Güneşli olsa da hava soğuktu. - Güneşli olmasına rağmen, hava soğuktu.

Güneş çıkmış olsa bile hava soğuktu. - güneşin çıkmış olmasına rağmen, hava soğuktu.

gün
İçinde bulunulan zaman
gün
İyi yaşanmış zaman
gün
Çağ, devir
gün
Yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre
gün
Bayram niteliğinde özel gün
gün
Gündüz