Bangi atlama korkutucu mu yoksa eğlenceli mi?
- Is bungee jumping frightening or fun?
Bu korkutucu bir beklenti.
- That's a frightening prospect.
Gök gürültüsü bilimsel olarak açıklanmıştır, ve insanlar onun tanrıların insanlara kızgın olduğunun bir işareti olduğuna artık inanmıyorlar, bu yüzden gök gürültüsü de biraz daha az korkutucudur.
- Thunder has been explained scientifically, and people no longer believe it is a sign that the gods are angry with them, so thunder, too, is a little less frightening.
Bu film çocuklar için korkutucu.
- This movie is frightening to the children.
İman olmayan bir kişi ürkütücüdür.
- A person without faith is frightening.
Aşk tanıdığın biri için ürkütücü mü?
- Is love frightening to anyone you know?
İngiltere'deki ayaklanma dehşet verici.
- The rebellion in England is frightening.
Seni korkutmak istemedim.
- I didn't want to frighten you.
Seni korkutmak istemedim.
- I didn't mean to frighten you.
Natto berbat kokuyor, ama lezzetli.
- Natto smells awful, but tastes delicious.
Berbat bir şeyin kokusunu alıyorum.
- I smell something awful.
Geçen yaz çok kötüydü.
- Last summer was awful.
Söylediğim şey hakkında çok çok kötü hissediyorum.
- I feel awful about what I said.
Fırtınanın hiddeti çocukları korkuttu.
- The fury of the storm frightened the children.
Korkutmamak için onunla nazik şekilde konuştum.
- I spoke to him kindly so as not to frighten him.
Bu korkunç köpeği nereden buldun?
- Where did you find this awful dog?
O, korkunç bir gündü.
- That was an awful day.
Ben geç kaldığım için çok üzgünüm.
- I'm awfully sorry that I was late.
Tom çok yorgun görünüyor.
- Tom does seem awfully tired.
Ne müthiş bir dünyada yaşıyoruz!
- What an awful world we live in!
Müthiş bir bisikletim var.
- I have an awful bike.
The scientist was frightening the timid children.
The frightening scientist lived in an old shack.
... frightening pace of change. ...