Bu film çocuklar için korkutucu.
- This movie is frightening to the children.
Bu korkutucu bir beklenti.
- That's a frightening prospect.
Beni gerçekten korkutuyorsun.
- You're really frightening me.
Bu film çocuklar için korkutucu.
- This movie is frightening to the children.
İman olmayan bir kişi ürkütücüdür.
- A person without faith is frightening.
Aşk tanıdığın biri için ürkütücü mü?
- Is love frightening to anyone you know?
İngiltere'deki ayaklanma dehşet verici.
- The rebellion in England is frightening.
Üzgünüm, seni korkutmak istemedim.
- I'm sorry, I didn't mean to frighten you.
Seni korkutmak istemedim.
- I didn't mean to frighten you.
Natto berbat kokuyor, ama lezzetli.
- Natto smells awful, but tastes delicious.
Berbat bir şeyin kokusunu alıyorum.
- I smell something awful.
Ben çok kötü üşüttüm.
- I caught an awful cold.
Geçen yaz çok kötüydü.
- Last summer was awful.
Korkutmamak için onunla nazik şekilde konuştum.
- I spoke to him kindly so as not to frighten him.
Gök gürültüsü öğrencileri korkuttu.
- The thunder frightened the students.
Niçin o kadar korkunçsun?
- Why are you so awful?
O, korkunç bir gündü.
- That was an awful day.
Bu, iki kişi için oldukça çok şey gibi görünüyor.
- That looks like an awful lot for two people.
Ben geç kaldığım için çok üzgünüm.
- I'm awfully sorry that I was late.
Bugün belirli bir kimse müthiş kırılgan oluyor.
- A certain someone is being awfully fragile today.
Müthiş bir bisikletim var.
- I have an awful bike.
The scientist was frightening the timid children.
The frightening scientist lived in an old shack.
... frightening pace of change. ...